05.11.2023
yorumlarınızı eksik etmeyin. favlamayı da unutmayın. öpüldünüz. 💋
sezen aksu, aşktan ne haber
cem özkan, koş koş koş koş2.5
İki seçenek arasında kaldığımızda ne yapmalıyız? Biri diğerine göre daha ağır basmadığında, terazinin kefeleri dengede durduğunda doğruları mı tercih etmeliyiz, aşina olduğumuz yalanları mı?
Gerçekleri ortaya dökmenin benim için sırlarımı saklamaya devam etmekten daha zor olduğuyla dün sabah yüzleştim.
Bildiğim şeyi yaptım, olduğum kişiye sığındım; doğruları söyleyebilecek fırsatım varken yalanlarıma sarıldım.
Ben acaba kötü bir insan mıyım?
Gözlerim, izlediğim filmde kavga eden iki yakın arkadaşın üstünde kalakalırken aklımdan geçirdiğim düşünceler bunlardı. Kızlardan biri sarışın, biri kumraldı ve bana Selin'le kendimi hatırlatmıştı. Kavga ediyorlardı çünkü biri diğerine önemli bir konu hakkında dürüst davranmamıştı. İkisi de ağlıyordu ve çok iyi biliyordum ki bu birbirlerine verdikleri değerdendi.
Günün sonunda yalancı da acı çekiyordu, yalana maruz kalan da. Acı ve sevgi söz konusu olduğunda dengede olan terazinin, konu suçluluk duygusuna geldiğinde bir kefesi çok ama çok daha ağır basıyordu. O kefede ben vardım.
Daha fazla hüzünlenmek istemediğimden bilgisayarın ekranını çat diye kapatıverdim.
Bir yandan avuç içlerimi gözlerime bastırırken diğer yandan uzattığım bacaklarımı yataktan çekerek ayağa kalktım. Benim kendi içimde yaşadıklarım yetmezmiş gibi bir de son derece dramatik müzikler eklenerek dramın dibine vuran bu filme daha fazla katlanamayacaktım.
Kaan'ın evinde, Selin'in karşısında yaşadığım anlık bocalamanın ve kararsızlığın üzerinden bir gün geçmişti. Bir anlık da olsa, çok kısa da sürse kararsız kaldığım o anı hatırlıyordum. En fazla ne olabilir ki, demiştim kendi kendime. Söyle işte. Söyle gitsin. Kurtul. Bundan daha iyi bir fırsat geçecek mi eline? Anlat her şeyi daha da geç olmadan. Öğrenmeyecek mi? Mutlaka öğrenecek. Senden duysun hiç değilse.
Söyleyememiştim. Mükemmel geçirdiğim doğum günümün sonunun yine bir felaketle bana dönmesinden çok korkmuştum. Selin'in böyle bir durumda nasıl bir tepki vereceğini bilemiyordum, üç yıllık yakın arkadaşımın, konu sadece abisi olduğunda nasıl davranacağını kestiremiyordum.
Onların birbiri için ne anlam ifade ettiğini ikisinin de ağzından dinlememiştim ama bu konuda az çok tahminlerim oluşmuştu elbette. Annem bu hayatta benim için ne anlam ifade ediyorsa, Selin için de abisi aynı şeyi ifade ediyor olmalıydı. Ben anneme karşı ne kadar korumacıysam o da aynı şekilde abisine karşı korumacı davranırdı. Bundan şüphem yoktu.
Gerçekleri söylediğimde ilk düşüneceği kendisi bile olmayacaktı belki. Selim'in bunu bilip bilmediğini soracaktı. Hayır, diyecektim. Bilmiyor. Sonra gözlerinde kaçınılmaz sonu, gözlerinde hayal kırıklığını görecektim. Gözlerinde, aynaya baktığımda ne görüyorsam onun bir benzerine şahit olacaktım. Belki daha azını, belki aynısını ama daha fazlasını değil.
Kendime karşı duyduğum hayal kırıklığının boyutu o kadar büyük ki, kimsenin gözlerinde daha fazlasını göremem.
İçine düştüğün bataklık seni yiyip bitirmeden, gerçekleri bir yerden anlatmaya başlamalısın Masal.
Düşüncelerimi susturmak adına başımı iki yana salladım. Gözlerim yatağımın yanındaki komodinin üzerinde duran müzikal biletine takıldığında yalnızca birkaç adım atarak bileti parmaklarımın arasına aldım. Müzikalin tarihi 30 Aralık'tı. Yalnızca on bir gün kalmıştı ve ben gidip gitmemekte son derece kararsızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMLE OYNAMA | yarı texting
Teen FictionKatil ve Maktül dizisinde Hun Karacalı rolüne hayat veren Selim Akyazı'ya dizinin senaristinin kızı Masal Okur'un yazmasıyla hikaye başlar. 🎥 Selim: Benimle oynama. Masal: Oyuncu olan sensin Selim: Benimle oynayan da sensin.