BÖLÜM 4

1.4K 263 234
                                    

.
.
.
.
🎱

Bir hafta olmuştu yeni binbaşı geleli. Tim adeta hızlandırılmış Harp Okulu kursu alıyordu. Teorik dersler dışındaki tüm pratik dersler uygulanıyordu.
Bumin Kağan Binbaşı oldukça hırslıydı. Ve dur durak bilmeden yeni görevler için hazırlanıyorlardı. Bumin Kağan üstlerinden çok uyarı almıştı. Tekrardan bir timi idame ettirmek için rütbesinin fazla olduğunu, bir binbaşının tim başına geçtiğinin nerede görüldüğü hakkında çok sayıda sözlü uyarı almıştı. 

Ancak Divane'nin kendisine verdiği işaretler ve ondan aldığı küçük bir rica (!) ile önce Kürşadlar Timi'nin içindeki büyük pisliği temizlemiş daha sonra da başına geçmişti.

Bumin Kağan timle daha çok vakit geçirdikçe hayran kalıyordu her birine. Yaptıkları tatbikatlar da eğitimlerde yürüttükleri akıllarla binbaşını etkilemeyi başarıyorlardı.

"Kürşadlar. Paydos!"
Bugün erken bitmişti tatbikatlar. Akşam bütün tim bir düğüne gideceklerdi. Bir albay oğlunu evlendiriyordu. Ve Bumin Kağan'ı ve timini özellikle davet etmişti. Bumin Kağan ise bir haftalık yorgunluğun ödülü olarak timini de götürmek istemişti.

Binbaşı sert adımlarla alanı terk ettiğinde Begüm her zaman ki gibi yere atmıştı kendini. Diğerleri de buldukları kenarlara geçmişlerdi.

"Çatal! Gel oğlum buraya."

Taha dizlerine vurarak Çatal'ı yanına çağırdığında bir yandan fazla efor harcamış Çatal'ın yemini ve suyunu ayarlıyordu, bir yandan da Mustafa Ali'ye laf atıyordu.

"Devrem. Tekrar harbiyeli olduk lan. Şuna bak. Gözüm kapalı geçtiğim tatbikatı bu hafta ikinci yapışım."

O sırada Sinan kendi zulasından yine yiyecek bir şeyler çıkarmıştı. Çatal her ne kadar Sinan'ın elindeki poşetin hışırtısına kulak kesilse de Taha'nın tek bir komutu ile dikkatini kesmek zorunda kalmıştı.

"Yemin ediyorum bir gün yakalanacaksın. Askerliğin başlamadan bitecek."

Sinan yine umursamadı söylenileni. "Unutmayın ki Begüm Komutanım, bana hiç bir şey olmaz. Buyurun siz de yiyin."

Begüm gülümseyerek uzandı krakerlere. O sırada gözü kendi kendine söylenmeye başlayan Korkut'a kaymıştı.

"Bir planı var. Yoksa bu kadar abartmazdı."

Sinan masum bakışlarını komutanına çevirmişti. Çardağın sırtına oturmuş, dirseklerini dizlerine dayayan Korkut'a ikna edici bir ses tonu ile açıklama yapmak istemişti.

"Valla bir planım yok komutanım. Acıkmışt..."

Sinan'ın sözlerini kesen Korkut'un bakışları olmuştu. "Sinan. Sana diyor olabilir miyim sence? Binbaşından bahsediyorum. "

Sinan'ın kaşları kalkarken merakı daha çok artmıştı. Komutanının bu bilgiyi vermiş olmasına güvenerek yine içindekileri tutamamıştı.  Kısık bir sesle sordu. "Ne gibi bir plan komutanım?"

Korkut gözlerini kısıp biraz öne eğildi ve eli ile gel gel yaptı. Bir yandan da duyan var mı diye etrafa bakıyordu. Sinan kendisini ele geçiren merak duygusu ile komutanına yaklaştı. Korkut komutanının vereceği malumat önemli olsa gerekti.

"Benden duyduğunu kimseye söyleme ama seni en kısa sürede yüzbaşı yapacakmış. O yüzden bu tatbikatlar. Bakmış ne kadar zeki bu çocuk, harcanmasın asteğmen üsteğmen hemen yüzbaşı yapalım demiş."

Bir süre düşündü Sinan. Yavaş yavaş rütbelileri kahkaha atmaya başladığında geri çekildi hayal kırıklığı ile. Çok sevdiği Begüm komutanı bile gülüyordu.

DİVANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin