(Medya; Mustafa Ali ve Aybüke)•
•
•
•
•Yarım açık camdan süzülen rüzgar yüzünde gezinirken içi gergin ancak yüzünde ondan hiç gitmeyen gülümsemesi vardı. Onu da düğünde görmüş olmanın mutluluğuydu gülümsemesinin sebebi. İçinin gergin olmasının sebebi ise telefonuna saatlerdir gelmemiş olan bildirim sesiydi. Kendisini takipten çıktığını fark edip inatla tekrar istek atmıştı. Ancak bir geri dönüş alamamıştı Aybüke. Düğünde herkesten önce çıkmasına anlam verememişti Aybüke.
Düşünceleri telefonuna gelen bildirim sesi ile bölündüğünde telaşla gelen bildirime baktı. Ve aniden kaşları çatıldı.
"Hayırdır Aybüke? Elinden telefon düşmez oldu. Bilmem gereken bir şey mi var?"
Bumin Kağan'ın sorgulayıcı ses tonuna karşılık gülümsemesini geri takındı. Ve işaret parmağı ile boğazına vurdu.
"Neredee? Tık yok valla. Ben de şans ne gezer dayısının gülü?"
Keyifle gülümsedi binbaşı. Aykızının yanına kimseyi yakıştıramıyordu. Onu kendisi bile koruyamıyorken bir başkasına asla güvenmiyordu.
Aybüke ise söylediği ufak yalanın pişmanlığını yaşamayı reddetmişti. Aslında tam olarak yalan sayılmazdı. Hali hazırda sevgilisi yoktu. Sadece aklını başından alan biri vardı. O kadarcıktı.
"Bunu şanssızlık olarak görme Aybüke. Sadece karşına seni hak edecek insanlar çıkmadı. Eminim bir gün karşına elini tutup hayatına aldığına değecek biri elbette çıkacak."
Tabi ki Bumin Kağan, Aybüke kimi getirirse getirsin önce detaylı bir GBT sorgulaması yapıp askeri eğitimlere maruz bırakacaktı. Sadece yeğenini ürkütmek istemiyordu.
"İnan bana gram etkilenmedim şu söylediğinden. Yemezler binbaşı. Üniversitede Ahmet'e yaptıklarını unutmadım. Sadece yemeğe davet etmişti. Sonra sırf benden hoşlandı diye askerin Bora'ya çektirdiğin işkenceleri de hatırlıyor gibiyim."
"Delikanlı olsalardı da sevdalarının arkasında dursaydılar. Hele Bora iti. Altına işedi lan. "
Kağan tabiri caizse hayvan gibi kahkaha atmıştı.
"Kusura bakma dayı da Yeşilçam filmi çekmiyoruz. Neden insanlar benimle beraber olmak için bedel ödesinler ki? Neyim ben İngiltere Prensesi mi?"
"İngiltere'yi bilmem ama benim prensesimsin Aykız. Her güzel şeyin bedeli vardır. Senin kadar güzel sevebilen insanlara ver sevgini. Herkes her sevgiyi hak etmez. Anlaştık mı?"
Huzurla gülümsedi Aybüke. Ve kafası ile onayladı. Yine de dayısının uyguladığı yaptırımlardan hoşlanmıyordu. Tekrardan yola döndüklerinde teypten gelen ses ile daha çok heyecanlanmıştı Aybüke. Uzanıp sesi biraz daha açtı.
"Senin ki çıkmış yine."
"Asla bıkmayacağım bu şarkıdan. Yeni okulumdaki öğrencilere de öğreteceğim. Herkese öğreteceğim."Yine neşe ile şakımıştı Aybüke. Çocukken babası ile söylüyordu bu şarkıyı. Radyoda her çaldığında babası ile dans ediyordu. Sanıyordu ki Aybüke bu şarkıyı babası kendisine yazmıştı. O yüzden çok seviyordu. Mustafa Ali de en sevdiği şarkı olduğunu söylediğinde o kadar mutlu olmuştu ki Aybüke. Daha çok sevmeye başlamıştı bu şarkıyı.
"Dağda duman çen gözel
Şehri o çemen gözel
Gelbimde min arzu var ay gızım
Hamısından sen gözel."Aybüke bileklerini büyük bir asaletle kıvırıken Bumin Kağan'ın gülüşü daha da güzelleşmiş, o da tek eli ile oynuyordu. Düğünde oynadıkları Kafkas havaları onlara yetmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİVANE
General FictionBen Divane. Resmiyette Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı'nın ortak personeller ile eğittiği, vatanın birliği ve bütünlüğünü bozacak her türlü eylem ve söylem karşısında edindiğim donanımlar ile gerek savunmada gerekse saldırıda h...