BÖLÜM 23

232 51 12
                                    

.
.
.

"Seni tanıyamayacağımı mı sandın?''

Tam birkaç saniye önce böyle söylemişti yüzbaşı. Divane'nin motorunun gürültüsü boş parkta yankılanırken Mustafa Ali Divane'den bir cevap bekliyordu. Göremese bile gözlerinin tam içine baktığını hissedebiliyordu. Elindeki babasının emaneti olan kutu git gide ağırlaşırken göğsünün solunda kalan kalbi de taşınmaz bir hale geliyordu geçen her saniyede.

"Ne demek istediğini tam olarak anlayamadım yüzbaşı."

"Gayet basit. Kim olduğunu anladım."

Mustafa Ali meydan okurcasına bakarken Divane sadece başını sallamakla yetinmişti. Derin bir nefes aldığı ise inip kalkan göğsünden belli olmuştu.

"Yüzbaşı. Şu an blöf yaptığını anlayacak kadar da tanıyorum seni. Beni tanımana imkan yok. O yüzden kim olduğumla değil, neden Divane olduğumla ilgilen."

Mustafa Ali ısrarcıydı.

"Blöf yok. Kim olduğunu anladım."

Anlamamıştı. Divane'nin de dediği gibi blöf yapıyordu. Ancak rakibi fazla dişliydi.

"Beni doğuran insan bile tanımaz beni şu halimle. Dediğim gibi kafanı başka şeylere yor. Kendine iyi bak. Bir de yüzbaşı..''

Divane duraksamıştı. Cümlelerini topladığına karar verdikten sonra son cümlelerini kurmuştu.

"Beni sadece ölüler görür. O yüzden beni görmeye çalışma.''

Mustafa Ali pes ettiğinde Divane çoktan yanından ayrılmıştı. Mustafa Ali yakınlardaki bir banka çöktü. Divane ile geçirdiği görüşme her saniyesiyle Mustafa Ali için inanılmazdı.

Binbaşı geldiğinden beri işlerin seyrinin değiştinin, artık daha farklı bir meslek hayatının onu beklediğini anlamıştı. Ancak Divane'nin söyledikleri çok daha başka bir boyuttaydı.

Kendisinden öncekilerin başaramadığı bir şeyi başarmaları bekleniyordu. Mustafa Ali içinde bulunduğu timin komutanı olduğundan dolayı omuzlarında daha fazla yük hissediyordu. Artık hikayenin aslını bildiği için kendini bu projenin bir parçası yerine koymuştu.

Derin bir nefes çekti Mustafa Ali. Sırtını iyice banka yaslayıp kafasını göğe kaldırdı. Belli belirsiz olan yıldızlara odaklandı. Onları görmeye çalıştı bir süre. Bir yandan içinde bulundukları projeyi düşünürken bir yandan da babasından yıllar sonra gelen paketi düşünüyordu.

Şehitler ölmez cümlesini bir kere daha kemiklerine kadar hissetmişti. Babası ölmemişti. Ona küçük bir paket gönderecek kadar hayattaydı. Mustafa Ali için değişen hiç bir şey olmamıştı. Çocukken de babasının fiziksel varlığını hiç bir zaman tam olarak hissetmemişti. Ama doğum günlerinde ondan gelen paketlerle onun bedeninin yanında olamasa bile ruhunun yanında olduğunu hissederdi.

Bir anlığına babası hiç ölmemiş gibi hissetmişti. Sanki bugün doğum günüydü ve babası görevde olduğu için ona hediye paketi göndermiş gibi bir gündü. Sanki birkaç hafta içinde yine gelecek ve lojmanın sahasında maç yapacaklardı.

Yeşil gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü.

"Hoşgeldin Şeref Tanış. Tekrar hoşgeldin."

Baktığı göğe doğru seslenmişti. Çocukken babasını her özlediğinde ve de annesini bu özlem yüzünden üzdüğünde annesi ona yıldızları saymasını söylerdi. Çoğu gecesi cam kenarındaki yatağında yıldızları sayarak geçmişti.

Mustafa Ali mantığı ile hareket etmeyi severdi. Duygularını her zaman kontrol edebilmek onun için gurur kaynağıydı. Ama şimdi  sayıyordu yıldızları. İçinde biriken özlem duygusunu kontrol edemiyordu. Çünkü yıldızları saymayı unutmuştu.

DİVANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin