Lütfen yorum yapmayı ve oy atmayı unutmayın. Görüşlerinizi de yazarsanız çok mutlu olurum.
Ve dikkat, +18 içerikler mevcuttur.
İyi okumalar! ❤️
İyi adamlar cennete gider, kötü adamlar cenneti ayaklarına getirir.
''Yüzünü bile görmek istemiyorum!'' Elime gelen yastığı ona doğru fırlatırken elimdekinin kalbim kadar keskin bir cam olmasını diliyordum. Onu yerin dibine sokmak, bir daha oradan çıkmaması için üzerini toprakla örtmek istiyordum. İçimdeki sinir, domino taşları gibi devrilip güçlenirken gözlerimdeki yaşları sildim. Hayır, aldatıldığımı öğrendiğim için ağlamıyordum. Aptallık ettiğim için ağlıyordum. Mahcup bir ifadeyi gözlerine maske gibi takmış adam karşımda bana yalvarırcasına bakıyordu. İçimde ona karşı bir gram merhamet kalmamıştı. Karşımda can çekişse dönüp bakmayacak haldeydim. Beni bu duruma o getirmişti. Gözlerimi kapattım. Bana saatler gibi gelen saniyeler boyunca derin nefesler aldım. Aramızdaki sessizlik neredeyse somut bir şeye dönüşüp aramıza duvar örecekti, benim burun çekişim ve hızlı nefeslerim dışında hiç ses yoktu. Konuşamıyordu. Çünkü söyleyecek hiçbir şeyi yoktu.
''Senden bunu beklemezdim demeyeceğim,'' derken elimin tersiyle yanaklarımdaki ıslaklığı sildim. Ben konuşunca gözlerini kaçırarak da olsa bana baktı.
''Sadece kendimden bu kadar kör ve aptal olmamı beklemezdim. Şimdi bu evden siktir git.''Artık sinirim kor bir alevdi. Çatırdayan, etrafı güneş gibi aydınlatan o alevler yerini sakin, dinamik bir kora bırakmıştı. Soğuyordum. İçten içe alevim gücünü kaybediyor, yerini soğukkanlı bir sakinliğe; keskin bir kabuğa dönüşüyordu. Ve tekrar çıktığım kabuğa geri giriyordum, o kimseye güvenmeyen ve herkesten uzak duran kişiliğim tekrar boy gösteriyordu.
Jackson bana üzgün olduğunu düşündüğü bir ifadeyle baktı ama öyle olmadığını biliyordum. İçinde en ufak bir üzüntü sızıntısı bile yoktu. En azından merhametsiz tarafım bunun böyle olduğuna beni ikna etmişti. Elimi alnıma dayadım ve sıkıntılı bir nefes aldım.
''Dediğimi duymadın mı?''
Gözlerimi ona çevirip bakışlarımla tekrar gitmesini söylemek istiyordum ama ona bakmak bile midemde bir şeylerin ters düz olmasına sebep oluyordu.
Bu akşam her şeyden habersiz, onunla mısır patlatıp bir şeyler izleyeceğimizi düşünmüştüm. Davetsiz misafir gibi kapıya bırakılan büyük bir zarf her şeyi açığa çıkarana kadar. Zarfı kim kapımın önüne bıraktı bilmiyordum ama bana büyük bir iyilik yaptığı açıktı.
''Lyla, açıklamama izin vermeni istiyorum,'' derken ellerini kalçasının iki yanına koydu. O kalın kafasına sokamadığı şeylerden birisi onu dinlemek istemediğimdi.
''Jackson. Evimden defol.''
Bu sefer daha kararlı bir ses tonuyla konuştuğumda kalçasındaki bir elini yumruk yapıp kapıya geçirdi. Kolu sert bir tahta kırılması sesiyle kapının içine girdiğinde havaya küfür savurdu ve elini geri çekti. Geri çekerken derisinin tahtayla çizildiğini anlamama yetecek kadar gürültü yapmıştı.
Seni pislik.
Kendini unutturmamak için kapımda bir iz bırakıp gitmek mi istemişti yoksa öfkesinin ve pişmanlığının bir göstergesi miydi?
''Tanrı aşkına! Evimden ne istiyorsun?''
Çizilmiş ve kana bulanmış kolunu tuttu ve ardından hiçbir şey demeden evden çıktı. O çıktığında rahat bir nefesi dışarıya verdim, sanki kapıya vurduğundan beri nefesimi ciğerlerime hapsetmiş gibiydim. O çıktıktan birkaç saniye sonra ağlama hissi midemden yükseldi, boğazımı yaktı ve beni koltuğa oturmaya zorlayan bir baş dönmesiyle etrafımı sardı.
Ellerimle yüzümü kapatıp ağladım. O buradayken de ağlamaktan hiç çekinmemiştim çünkü benim neden ağladığımın farkındaydı. Aptaldım. Kanmıştım. İnanmıştım. En önemlisi güvenmiştim. Jasmine beni ne olursa olsun Jackson'a bile güvenmemem konusunda uyarırken onu savunmuştum. Belli ki ben onu savunurken başka kızlarla sevişmekle meşguldü.
Ortadaki sehpanın üzerinde duran fotoğraflara baktım. Birisinde bir otel odasında olduğuna inandığım bir yerdelerdi. Kadın kucağındaydı, Jackson'ın üstü çıplaktı ve kadının üzerinde onun gömleği vardı. Jackson'ın gömleklerini giymeye bayılırdım ve bunu görünce tüm dünyam alt üst olmuştu. İç çektim, bir hıçkırık dalgası boğazıma takıldı ama onu geriye yolladım. Daha fazla ağlamamı hak etmiyordu.
Gözlerimi hızlıca elimin tersiyle ovaladım ve ıslak yanaklarımı sildim. Fotoğrafları tekrar zarfın içine koydum, ardından ilişkimi bitiren bu zarfla ne yapacağımı düşündüm. Çöpe mi atmalıydım? Yoksa bana ne kadar aptal olduğumu hatırlatan bu fotoğrafları bir anıya mı dönüştürmeliydim?Zarfı yatak odama götürüp çekmecelerimden en alttakine bıraktım. Ardından salona tekrar giderek koltuğun üzerinde olan telefonumu elime aldım ve Jasmine'i aradım.
İkinci çalıştan sonra açmıştı.
''Ne haber?''
Sesi yorgundu ama neşesini asla kaybetmemişti. Gülümsedim, bu kendime acıdığımdan yeşeren bir gülümseme gibiydi ya da Jasmine'e ayak uydurmaya çalışıyordum.
''Jackson beni aldatmış.''
Konuyu uzatmanın manası yoktu.
''Piç!''
Yüksek sesle savurduğu küfür sanki Jasmine karşımdaymış gibi kulaklarımda çınladı.
''Nereden anladın? Ne zaman oldu? Onunla konuştun mu?''Soruları bitmek bilmeyecekti. Jasmine merak etmek için yaratılmış gibi olabiliyordu.
''Akşam bir şeyler izlemek için bana gelmişti. O eve girdikten beş dakika sonra kapım çaldı ve kapıda bir zarf buldum. Zarfı açtığımda içinde beni aldattığı kadınla sevişirken çekilmiş fotoğrafları vardı. Kim, nasıl çekti ve neden onu takip edip bana bunları gönderdi bilmiyorum. Fotoğraflar bir otel odasındandı. Aynı güne ait gibiydi, yani sanırım öyleydi.''
Jasmine bir süre hattın diğer ucunda sessiz kaldı. Ardından uzunca mırıldandı.
''Bunu ne kadardır yaptığını ona sordun mu?''Aklıma hiç gelmemişti. Açıkçası detayları bilmek istediğimden emin değildim.
''Hayır, ona evimden siktir olup gitmesini söyledim. Açıklamak istedi ama dinlemedim. Doğrusunu söylemek gerekirse ne kadardır aptal yerine konulduğumu bilmek istemiyorum, J.''
Beni onaylar gibi bir ses çıkardı. Ardından küçümseyici bir kahkaha attı. ''Orospu çocuğunun tekiymiş desene.''Ona cevap vermedim, sadece bununla yüzleşmek zorunda olmak hoşuma gitmiyordu. Gerçi kimin hoşuna giderdi? İç çektim, dizlerim hâlâ sinirden titriyordu. Ama Jackson'ın karşısına geçip onu dinlesem ya da bütün yumruklarımı ona geçirsem de bu sinirimin geçmeyeceğini biliyordum.
''Peki biz ne yapacağız biliyor musun?''
Jasmine daldığım düşünce çukurundan beni çekip çıkarınca bakışlarımı boş duvardan çevirdim.
''Hayır, J. Çivi çiviyi her zaman sökmez.''''Söker. Bu söz her türlü durum için uygun. Yarın akşam benimlesin. Cadılar bayramı partisine gidiyoruz.''
Geçen hafta bahsettiği ve Jackson'ın yarın maçı olduğu için -kendisi amatör de olsa Amerikan futboluyla ilgileniyordu- gidemeyeceğim partiden konu açılınca aklımın bir köşesini çelmeyi başarmıştı. Ama yine de gidip rastgele birisiyle yatacak kadar kendimi düşürmeyi düşünmemiştim. Daha sakin, eve kapandığım ama depresyon yaşamadığım, kendi kabuğuma çekildiğim bir sahneyi düşünmüştüm. Jasmine buna izin vermeyeceğini bana hissettirene kadar güzel bir düşünceydi.''İtiraz istemiyorum. Benim için geleceksin. Eğleneceksin ve kafanı dağıtacaksın.''
Jasmine ve onunla inatlaşmak samanlıkta iğne aramakla eş değerdi. Uğraştırırdı ve sonucu asla istediğiniz gibi gitmezdi, yorulduğunuzla kalırdınız.
Derin bir nefes alıp kafamı hafifçe salladım. Bu hareket sanki her şeyi aklımdan silecekmiş gibi hissettirmişti ama olduğum yerdeydim.
''Tamam, yarın orada olurum. Ama dur. Ne giyeceğim? Daha doğrusu... Ne kostüm giyeceğim?''
Jasmine duraksamadı ve küçük bir kahkahayla karşılık verdi.
''Yarın akşamüstü bana gel, sana harika bir kostüm buldum bile.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE SAPLANTI | +18
Romance''Lyla Isla Wright hayatının yönünü çizmeye çalışan genç bir av. Alexander Kai Ivory gölgelerin arkasında ve karanlığın tadı dilinin ucunda bir avcı. İhtişamlı bir bedene hapsedilmiş günahkar bir şeytan. Ve avcı, avıyla karşılaşmak için her şeyi g...