BÖLÜM XVI - GEÇMİŞİN İZİ

364 33 4
                                    



Günümüz

AV

Alex burnundan soluyan bir boğa gibiydi. Jackson ağzı hafif aralanmış bir şekilde bize bakıyordu.

''Beni bu herife mi tercih ettin?'' derken birkaç metre ötesinden keskin alkol kokusunu alabiliyordum. Yerinde yuvarlanan bir şişeyi andırır gibi dengesini kaybetti. Tekrar toparlanmak için binamın duvarına tutunduğunda onun bu haline üzüldüm. Adımları bize doğru yaklaşırken sürekli yalpalıyor, doğru adımı atamıyordu.

Kaşlarımı çatarak ona baktım ''Defol buradan,'' dediğimde Alex omzuma elini koyarak devamını getirmek istediğim cümlemi yarıda kesti. Ona doğru baktım. Öfkesi yüzünün her kıvrımından belli oluyordu. Buzdan bir maske gibi yüzüne oturan soğuk öfke, korkutucu bakışlarının alevinden erimiyordu bile. Onu hiç bu kadar sert ve öfkeli görmemiştim.

Benimleyken olduğu sert hali bambaşkaydı. Yıkıcıydı ama yıkımı tutarlı bir deprem gibi nereyi yok edeceğini iyi biliyordu.

Bir iki adım atarak Jackson'a doğru ulaştı ve yakalarından tutarak onu evin duvarına yasladı. Jackson kısa bir adam değildi ama Alex onu kavradığında gözüme çok küçük geldi. Onu kaldırırken hiç güç harcamıyor gibiydi. Jackson'ın yaslandığı anda sırt kemiklerinin çatırtısını duyar gibi oldum. Panikle iç çektim, korku ve endişenin karışık baskısıyla öne atıldım ama beni durdurmak için omzunun yanından bakması yeterli oldu.

''Bu piçi bana mı tercih ettin!'' diyerek bağırmaya devam ederken, Alex'in sabrı çatırdayan bir camı andırıyordu. Çatlayan ve etrafa saçılan cam kırıklarının hedefi Jackson'dı. Solup giden sabrını gördüğümde Jackson'ın yüzüne bir yumruk geçirdi. Jackson yarı baygın bir hal alıp yere yığılırken burnundan kan akıyordu. Ellerimi yüzüme doğru götürdüm, görmemi engellemeyeceğini biliyordum her şey karşımdaydı. Gözlerimin arkasında biriken yaşları durdurmaya çalıştım.

Kavganın etrafımda olmasından nefret ederdim.

''Bir daha Lyla'nın yüz metre yakınına yaklaşırsan seni öldürürüm. Aslında biliyor musun? Seni ilk gördüğümde öldürmeliydim piç kurusu.'' Alex'in buz gibi öfkesi ağzından çıkan kelimeleri tehlikeli bıçaklara çeviriyordu. Bıçakların hedefinde Jackson vardı ama beni sıyırıp geçtiği gerçeğini değiştirmiyordu.

O an aklımda bir kıvılcım alevlendi. Paniğimin etrafını sarıp onu yok etmeye çalışırken aklımda tek bir cümle döndü.

''Seni ilk gördüğümde öldürmeliydim.''

Ellerimi yüzümden çekerek Alex'e doğru baktım. ''Jackson'ı tanıyor muydun?'' dedim. Bana doğru dönerken hala burnundan hızlıca soluyordu. Bana baktığı anda bakışları yumuşadı, keskin bıçakları sanki önümde görünmez bir bariyer varmış gibi birer birer yere düştü.

''Bunu sonra konuşuruz,'' diyerek Jackson'ı olduğu yerden kaldırdı ve bedenini bir çöp poşeti gibi bahçenin dışına doğru ilerletti. Jackson ayaklanmaya çalışırken karnına bir tekme geçirince olduğum yerde ciyakladım. ''Lütfen, yapma!''

Jackson beni ihanete uğratmış olabilirdi ama karşımda acı çekiyor olmasından zevk almıyordum. Alex'in aksine.

Alex'in hızla inip kalkan göğsüne baktım. Bana baktığında gözlerindeki karanlığı gördüm, bir saniye içinde yok oldu ama oradaydı. Onu durdurmaya çalışmasaydım Jackson'ı gözünü kırpmadan öldürebilirdi. Yüzündeki karanlıktan o kadar korktum ki titrediğimi hissediyordum. Bu bana alışıldık ziyaretlerinde aşıladığı ya da penceremin dışından beni izlerken etrafımda inşa ettiği dehşet gibi değildi. Adımlarım geri geri gitmek isterken onları durdurdum. Dizlerimin bağı çözülecek gibi olduğunda bahçe çitine dayanarak ayakta durabildim. Kavga, dövüş ve şiddet hiçbir zaman sevdiğim bir şey olmamıştı. Elini kaldıran birisinden -bana kaldırmamış olsa bile- her zaman korkardım. Alex kolumdan tutarak beni tekrar arabaya bindirdi. Ben ne olduğunu anlamadan arabayı çalıştırdı.

AŞK VE SAPLANTI | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin