Gün boyunca iğneler, serumlar ve hastalardan oluşan bir karmaşanın içinde debelenip durdum. Ama bana iyi geldiğini hissediyordum. Bir takipçi, eve girmeler ve gizemli bir gölge olmadan geçirdiğim gerçek bir gündü. Çoktan arkadaş edinmiştim, hatta iş çıkışı yakınlardaki bir bara gitmek için sözleşmiştik. Christian, June ve diğerleri bana karşı çok sıcakkanlıydı.
Jasmine, June ile olan ilişkimi görse kıskançlıktan çıldırırdı.
Üniformayı çıkardıktan sonra kendi kıyafetlerimi giydim ve yanıma birkaç makyaj malzememi almış olduğuma sevinerek makyajımı tazeledim. Yoğunluktan sonra makyajım hiç yokmuş gibi görünüyordu. Giyinme odasından çıktıktan sonra June lavabodan çıkıyordu.
''İlk gün stresi... Şimdi daha iyi hissediyor musun?''
June çok tatlı bir hemşireydi. Açıkçası onun çocuk hastalarla ilgilendiğini gördüğümde ağzından merhamet akıyormuş gibi gelmişti. Kısa boylu, esmer ve kıvırcık saçlıydı. Bana küçüklüğümde gittiğim yazlıktaki kızlardan birisini hatırlatıyordu.
''İyiyim, teşekkür ederim. Çok stresli değildim ama yoğun tempoya alışmam biraz sürecek.''
Bana şirin bir gülümsemeyle karşılık verdikten sonra çantasını aldı ve çıkışa ilerledi. Onu takip ederek hastanenin ana çıkış kapısına yürüdüm. Christian, John, Pearl ve ismini bilmediğim bir kadın daha kapıdaydı. Bizi gördükten sonra herkes arabalarına yürüdü, June ve ben benim arabama geçtik.
''Ehliyet sınavını bir türlü geçemediğim için araba alamıyorum, biliyor musun?''
Arabayı çalıştırırken söylediği şeye bakarak hafifçe sırıttım. ''Neden geçemiyorsun?''
''Sanırım araba sürme yeteneğim yok.''
Küçük kahkahasını duyunca ben de ona katıldım. Kendisi hakkında belki de çok özel şeyleri yeni tanıştığı birisine söyleyebilecek kadar masumdu. Ya da ben çok takıntılı birisine dönüşmüştüm.
Barın kapısında boş yer bulduğumda arabayı park ettim ve June ile birlikte içeriye geçtim. Diğerleri barın girişinde ileride solda bir masa tutmuşlardı. Onların yanına geçtim ve ceketimi çıkararak masanın altına astım. Beyaz gömlek tercihi çok mantıklı olmamıştı.
Herkes içkisini söyledikten sonra telefonumun titrediğini hissettim.
Mesajı korkarak açtım ama Jasmine'den olduğunu görünce rahatlamıştım.
İlk günümün nasıl geçtiğini soruyordu. Ona detaylarıyla kısa bir mesaj gönderdikten sonra telefonu masaya bıraktım. Diğerleri tatlı bir muhabbetin ortasında gibiydi. Bir anda gözler bana döndü ve Christian konuştu.
''Lyla, ilk günün nasıldı?''
Christian uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir adamdı. Acil serviste nöbeti olan bir doktordu. Ve açıkçası muayene olmak isteyeceğini türden bir görünüşe sahipti. Üzerindeki beyaz gömlek vücuduna tam oturmuştu ve kokusu bu kadar kalabalık bir ortamda da olsa, tam yanımda dururken burnuma geliyordu.
Odunsu ve erkeksi bir kokuydu.
Dikkatimi toplayarak yavaşa gülümsedim. ''Benim için mükemmel bir gündü,'' diyerek saçlarımı geriye doğru attım. Christian enfes gözüken bir gülümsemeyi yüzüne takındığında midemde bir şeyler takla attı.
Bu kadar çabuk birisinden etkilenir miydim? Jackson ile ilişkimizin bu denli uzun bir zamanı kaplaması, gerçek duygularımı nasıl yönettiğim konusunda bir şeyleri unutmama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE SAPLANTI | +18
Romance''Lyla Isla Wright hayatının yönünü çizmeye çalışan genç bir av. Alexander Kai Ivory gölgelerin arkasında ve karanlığın tadı dilinin ucunda bir avcı. İhtişamlı bir bedene hapsedilmiş günahkar bir şeytan. Ve avcı, avıyla karşılaşmak için her şeyi g...