AV
Elbisenin gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. O süreçte hiç mesajlaşmadık. Ama bana hala hediyeler gönderiyordu. Özellikle dün gönderdiği iç çamaşırı kanımın yanaklarıma çekilmesine sebep olmuştu. Kendimi tutamayacak bir raddeye geldiğimi ve bu işin tehlikeli bir olaya dönüştüğünü ne zaman fark edeceğim diye bekledim ama öyle bir şey olmadı. Jasmine bunları duysa beni fena pataklardı, ona da çok fazla anlatmıyordum.
İçten içe takip edilmekten hoşlanıyordum.
Ve takipçim son zamanlarda nazik ve tatlı birisine bürünmüştü. İki üç günde bir evime gül buketleri geliyor, vazolarım dolup taşıyordu. Hatta -nereden öğrendiğini bilmiyordum- en sevdiğim çiçeğin menekşe olduğunu öğrenip bana küçük saksılarda menekşeler gönderiyordu. Verandama menekşeleri ekiyor, onları büyütüyordum.
Asıl sorun, artık her şeyi normalleştirmiş olmamdı. Nasıl birisi olduğunu, nasıl göründüğünün bilmediğim bir adamın, bir hayaletin esiri olmuş gibiydim. Kamera kayıtlarımı kontrol ediyordum, hatta neredeyse her gün bakıyordum ama silinen saatler yoktu. Belli ki yanıma gelmiyor, yatağıma yatmıyordu. Bunu ona sormak istiyordum ama vereceği tepkiden korktuğumu fark ettim.
Belki de artık vazgeçiyordur, diye düşündüğüm her an kapımda başka bir notla bir şeyler beliriyordu.
AVCI
Son zamanlarda Grace için ve diğer işlerim için çok yoğun olduğum günler geçiriyordum. Bu süreçte Lyla'yı ne kadar aksattığımın farkındaydım ve ona kendimi unutturmamak için düşünülmüş hediyeler gönderiyordum. Güzel elbiseler, kullandığı parfümden bir kutu, iç çamaşırları, atıştırmalıklar.
Bütün düşüncelerimi bir kenara atmaya çalışırken, karşımdaki adama baktım. Geçen sene tuttuğum deponun bodrum katındaydık, burası şehrin çok dışında ücra bir yerdeydi. Karşımdaki adam uyuşturucu baronluğu yapıyordu ve gençler ana hedefiydi. Elimdeki bıçak çenesine dayanmış şekilde dururken, korkudan tir tir titriyordu. Tıpkı uyuşturucu için gençleri soktuğu durumdaki gibi.
Gözümün önüne bulduğumuz küçük yaştaki genç kızlar gelince tiksinerek adama baktım.
Carl Hawkins. Tam bir orospu çocuğuydu. Bıçağı boğazına iyice dayadım ve yüzüne baktım.
''Son duanı etmek için yaklaşık yirmi saniyen var,'' derken korkak suratına baktım. Bu, görmekten en çok zevk aldığım ifadelerden birisiydi. Ölmeyi ne kadar hak ettiğinin farkındaydı ama sonun geldiğini görünce korkuyordu. David kollarını bağlamış depodaki büyük kolona dayanmış bana bakıyordu. Bir iki saniye bakıştıktan sonra tekrar Carl'a döndüm ve bıçağı boğazına doğru sertçe geçirerek kanların yere akmasını izledim.
Ona hak ettiğini vermiş olmak inanılmaz bir haz sağlıyordu, onu öldürdüğüm için bana dadanacak olan insanlar umurumda değildi. Hepsini tek tek öldürebilirdim. Kurtardığımız genç kızların gözündeki o masumiyeti ve saf korkuyu görmüştüm. Buna neden olanların hepsi ölümü hak ediyordu. Tabii ki Carl'ın ölümü bu kadar kolay olmamıştı. İki saattir onunla uğraşıyor, canını yakıyor ve ailesinin de bunun acısını çekeceğini söylüyordum. Gözlerinden yaşlar akmış, timsah göz yaşları üzerimi kirletmişti. Yediği her darbede özür diliyor, bir daha yapmayacağını söylüyordu ama bu tarz insanlara inanmamak işimin bir parçasıydı.
Elimdeki bıçağı yere doğru fırlattım ve depodan çıkmadan önce David'e baktım.
''Gerisi sende, dostum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE SAPLANTI | +18
Romance''Lyla Isla Wright hayatının yönünü çizmeye çalışan genç bir av. Alexander Kai Ivory gölgelerin arkasında ve karanlığın tadı dilinin ucunda bir avcı. İhtişamlı bir bedene hapsedilmiş günahkar bir şeytan. Ve avcı, avıyla karşılaşmak için her şeyi g...