10 EYLÜL - AVCIÖnümdeki dosya yığınından kurtulmak için ellerimle kağıtları bir kenara ittim. Bu kadar çok belgenin arasına girmekten hoşlanmıyorum, hiçbir zaman düzenli bir iş adamı olamamıştım. David ise benim tam tersimdi. Tek güvenebildiğim insan olan sağ kolum, çok düzenliydi. Ama bu özelliğinin tezatlığı disiplinsizliğiydi. Ben ise otoriter ve disiplinliydim ama belge imzalamak en nefret ettiğim şeydi.
David ''Biraz daha belgelere bakarsan yemeğe geç kalacağız,'' diyerek önümdeki belgeleri düzenlemeyi bıraktı. Bu işten o bile sıkılmış gözüküyordu. Başımı sallayarak derin bir nefes aldım ve oturduğum ofis koltuğundan kalktım. Gitmemiz gereken bir iş yemeği vardı. Açıkçası Grace Güvenlik için yaptığım her görüşme önceden kabul edilmiş sayılabilirdi. Çünkü müşterilerimle görüşmeden önce bütün sicillerini araştırıyor, kahveyi nasıl sevdiklerine kadar öğreniyordum. Bu yüzden bir iş yemeğine gitmeden önce imzalanması gereken belgelerimi hazırlardım.
David hazır olan belgeyi alarak bir dosyaya koydu ve ofisimden çıktı. Onu takip ederek garaja indim, siyah cipimi her zaman iş görüşmeleri için kullanırdım. Arabanın ön koltuğunun üzerinde duran dizüstü bilgisayarımı geniş torpido gözüne koyduktan sonra yola çıktım.
Seattle gergin bulutların gökyüzüne yayılmasıyla karanlık bir atmosfere bölünmüştü. Bu en sevdiğim havaydı, ay ışığı kara bulutların arkasında ışık saçmak için çırpınırken her şeye rağmen tasasız görünüyordu. Arkasındaki güneşin varlığı ona güven veriyormuş gibi, bütün ışıltısını gökyüzüne yayıyordu.
Arabamın camını açarak bir sigara yaktım, iş görüşmelerinden önce gerginliğimi alması için değildi -ki gergin bile değildim- ama kasvetli havalarda ciğerlerime zehir çekmekten hoşlanıyordum. Kendi adıma bunu bir mazoşist davranış olarak adlandırırken David bunu ''ölüme olan merakım'' olarak nitelendiriyordu.
''Şu zehrin dumanını benden uzak tut,'' dedi yan koltuktan. Onun bu hareketine güldükten sonra sigarayı cam tarafında olan elime aldım. David alkol almaktan bile çok hoşlanmazdı. Sadece işimizin özel zamanlarında bir kadeh içtiği olurdu. David benim aksime her iş yemeğinde gergin hissederdi. Olacakları önceden bildiğimi ona her seferinde söyleyip anlatsam da bir aksilik çıkabileceği ihtimali onun için hep korkutucu olmuştu.
Ben ise bu monotonlaşmış iş hayatımın düzeninde bir kum saati gibi işliyordum. Her şeyin zamanı ve yeri belliydi, işlerim disiplin üzerinden yürüyordu ve kimse bu işleyişi bozacak bir şey yapmaya cesaret edemezdi.
Canlis Restaurantın önüne geldiğimizde saat dokuzu beş geçiyordu. Yani buluşma saatinden yirmi beş dakika önce gelmiştim. Dakik bir insan değildim ama erkenden gelip buluşma mekanının tadını çıkarmak hoşuma gidiyordu. Kendim hakkında en emin olduğum şey, farklı zevklerimin olmasıydı.
David arabadan inmeden önce sarı dalgalı saçlarını düzeltti. Üzerinde siyah bir kaban, beyaz gömlek ve siyah pantolon ile göz alıcı gözüktüğünün farkında bir egoya sahipti. Ben kravatı olmayan bir takım elbise tercih etmiştim, resmi giyinmeyi seviyordum.
Canlis'e ilk defa gelmiyordum, burası Seattle'ın göbeğinde ve nabzının attığı yerde güzel bir mekandı. Genelde iş görüşmelerimi burada yapmayı tercih ederdim çünkü işletmenin sahibi eski bir arkadaşımdı. Aynı zamanda Canlis'in yemekleri oldukça iyiydi. Her geldiğimde aşçısı için yüklü bir bahşiş bıraktıracak kadar iyiydi.
Bize ayrılan masaya geçerken etrafı kolaçan ettim, tanıdık yüzler aradığımdan değildi ama beni şüpheye düşürecek bir şeyin olmasını istemiyordum. Dikkatim çabuk dağılmasa bile iş görüşmelerinde odağım önemliydi. Çünkü karşımdaki kişinin yüz hareketleri bile bana çok şey anlatıyordu. İnsanları hareketlerinden ve mimiklerinden çözmekte iyiydim, bu yüzden bu yeteneğim iş hayatımda her zaman işime yaramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE SAPLANTI | +18
Romance''Lyla Isla Wright hayatının yönünü çizmeye çalışan genç bir av. Alexander Kai Ivory gölgelerin arkasında ve karanlığın tadı dilinin ucunda bir avcı. İhtişamlı bir bedene hapsedilmiş günahkar bir şeytan. Ve avcı, avıyla karşılaşmak için her şeyi g...