Ertesi gün, Jasmine'e olan biten her şeyi anlattım. Onunla dışarıda buluşmak istediğimi, evin güvenli olmadığını söyleyerek şehir merkezindeki kafeye çağırdım. Burası Jasmine'in çalıştığı hukuk bürosuna yakındı ve kahvesine ikimiz de bayılıyorduk. İki vanilyalı latte söyledikten sonra bütün olanları ona anlatmış, sonunda beraber birkaç karar almıştık.
''Polisin bir şey yapacağını düşünüyor musun?'' diye ona sorduğumda sıkıntılı bir nefes verdi.
''Bunu göreceğiz. Ayrıca karakolda tanıdığım birkaç kişi var belki onlar biraz daha dikkatli davranırlar.''
Kahvemden uzun bir yudum aldıktan sonra telefonumun titremesiyle gözlerimi telefonuma çevirdim.
Bilinmeyen numaradan bir mesaj.
Jasmine ile birbirimize kısa bir bakış attık. Telefonumun kilidini masadan kaldırmadan açtım.
''Beni durdurabileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun, küçük avım. Her zaman bir adım önündeyim.''
Tüylerim diken diken olup tenimde keskin birer bıçağa dönüştü. Etimin çekildiğini hissettim. Jasmine telefonun kilidini kapattı ve ''Bu siktiğimin piçi resmen bizimle oynuyor!'' diye yükseldi. Etrafımızdakiler bize kısa bir bakış attıktan sonra hafifçe kolunu tuttum. ''Sakin ol,'' diyerek hafifçe kolunu sıktım.
Polise gidecektim. Artık bu oyundan ve her şeyimin açık olmasından sıkılmıştım.
Polis karakoluna vardığımızda gerekli ifadeyi verdim ve şikayette bulundum. Telefonuma gelen mesajların konumunu araştırmak için onlara gerekli bilgileri verdikten sonra en ufak bir sorunda onları aramamı söylediler. Bir polis memuru ifademi aldıktan sonra bana doğru baktı.
''Evinizdeki güvenlik kameralarının giriş bilgilerine de ihtiyacımız olacak, onları inceleyeceğiz.''
Alt dudağımı endişeyle ısırdım, artık kayıtlar yoktu. Daha doğrusu onun eve girdiğini düşündüğüm tüm saatler silinmişti.
''Onları kontrol ettim ama onun eve girdiği saatlerin kayıtları yok.''
Polis memuru tek kaşını kaldırarak bana baktı ve ardından hafifçe kafa salladı. ''Anlıyorum, yine de kontrol edeceğiz.''
Sonraki bir saat boyunca karakolda ifade vermek, bilgilerimi paylaşmak gibi şeyleri hallettim. Biraz içim rahatlamıştı. Jasmine karakoldan çıktıktan sonra bana doğru döndü. ''Şimdi büroya gitmem gerekiyor. Bende kalmak istemediğine emin misin?''
Başımı sallayarak onu rahatlatmak için gülümsedim. ''İyi olacağım. Ayrıca öldürüleceksem de senin gözünün önünde olsun istemem.''
Kaşlarını çattı ama sonrasında güldü. Jasmine'i buna sürüklemek istemiyordum. Uzanarak yanağımı öptü ve arabasına doğru ilerledi. Gittiğini gördükten sonra arabama ilerledim. Arabamın camına bırakılmış bir gül dalı gördüğümde hızlıca etrafa baktım. Kimse yoktu. Ama buradaydı. Benim nerede olduğumu biliyordu. Gülü elime alıp inceledim. Aynı yatak odama bırakılan gibiydi. Tomurcuğu kocamandı ve taç yaprakları kenara doğru açılmıştı. Derin bir nefes aldım ve gülü çöpe attıktan sonra arabama bindim.
Git gide çizgiyi aşıyordu.
Gece yatağımda döndüm durdum. Uyuyamıyordum. Çünkü derinlerde bir yerde her an evime girebileceğini, odama hatta yatağıma sızabileceğini biliyordum. Penceremin hafif aralığından rüzgar yatağımda geziyor, vücudumu garip bir ürpertiyle sarıyordu. Yorganı biraz daha kendime doğru çekip içinde cenin pozisyonu aldım. Odamda ışık yanmıyordu, ay ışığının berrak parıltısı ince perdeden odama dağılıyor, loş bir ortam yaratıyordu. Artık kendi nefes alışımın sesinden bile korkar hale gelmiştim. Telefonum yastığımın yanında, elimin altında duruyordu. Her an polisi arayabilecek durumdaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE SAPLANTI | +18
Romance''Lyla Isla Wright hayatının yönünü çizmeye çalışan genç bir av. Alexander Kai Ivory gölgelerin arkasında ve karanlığın tadı dilinin ucunda bir avcı. İhtişamlı bir bedene hapsedilmiş günahkar bir şeytan. Ve avcı, avıyla karşılaşmak için her şeyi g...