Merhaba! Umarım kitap hoşunuza gidiyordur, eğer öyleyse yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmemenizi rica edeceğim. Sonuçta oylarınız ve yorumlarınız beni ayakta tutuyor. Umarım bu bölümü de beğenirsiniz. Şimdiden iyi okumalar diliyorum!!
Ertesi günün sabahı kapıma borçlu dadandı diye korkudan aklım gitmişti. Gelen kişi Jasmine'di ve gerçekten alıcı gibiydi. Öfkeyle elindeki dosya çantasını tezgaha bıraktı ve kollarını beline dayayarak bana baktı.
''Sikik takipçini şikayet ediyoruz,'' dedi. Kararlı ve öfkeli gözüküyordu.
''N-neden bahsediyorsun?'' derken kafam karışmıştı. Jasmine salona doğru ilerlerken onu takip ettim. Alex hakkında bildiğimiz tek şey ismiydi. Bir de Jasmine'in müvekkilini kendi öldürdüğünü söylemişti.
''Adam müvekkilimi öldürdüğünü kendi ağzıyla söyledi,'' diyerek koltuğa oturdu. Bakışları keskin bıçaklar gibi üzerime salınıyordu.
İçimden bir ses buna izin veremeyeceğimi söylüyordu.
''Bunu bilmiyoruz,'' derken söylediklerime inanamadığım yüzümden kesinlikle okunuyordu.
''Lyla, aptal olma. Adam apaçık katil olduğunu belli etti. Dün içkinin etkisiyle ciddiye almamış olabilirim ama sabah kafama dank etti.''
Jasmine telefonunu çıkararak ekranı bana tuttu. ''Carl Hawkins'in ailesi ne kadar üzgün biliyor musun?'' Carl Hawkins'in annesiyle olan konuşması gözümün önündeydi. Onun kaybolmadığını öldürüldüğünü düşündüğünü yazan annesinin hüznünü ekrandan hissedince titredim.
''Adam ne kadar kötü birisi de olsa bir aileye sahipti. Senin pislik takipçin onu öldürene kadar. Bu adam sana da zarar verebilir.''
Kafam karmaşık bir sürü düşünceyle dolarken koltuğa oturarak Jasmine'e baktım. Kararlı gözüktüğü kadar sinirliydi de. Sanki Carl Hawkins onun hayatından biriymiş gibi bu konuyu önemsiyordu.
''Belki de bizi kurtarmak için söyledi,'' dedim. Jasmine tek kaşını kaldırarak bana baktı. Bu onu ikna edebileceğim kadar iyi bir bahane değildi.
Ve ben neden Jasmine'i ikna etmeye çalışıyordum?
''Sen de şahitlik yapacaksın. Dün akşam takipçinin bize söylediklerini doğrulayacaksın.''
Başımı yavaşça iki yana salladım. ''Birisini öylece suçlayamam!'' diye itiraz ettim.
Jasmine sesini yükselterek ''Ne demek suçlamak? Adam itiraf etti! Sırf senin arzularını gerçekleştiriyor diye bir katili çevrende mi barındıracaksın yani?''
Bu biraz ağır bir ithamdı. Alex'in Carl Hawkins'i ve Christian'ı öldürdüğünü düşünmek istemiyordum. Doğrusu içimde savaşan iki taraf vardı. Bir katile kapılarımı açtığımı söyleyen bir taraf ve Alex'e kapılan diğer taraf. Alex'i şikayet etmek istemiyordum. Bu kararımın arkasında sapasağlam durabileceğimi sanmıyordum ama onu polise şikayet etmek isteyen tarafım çok zayıftı.
Jasmine ona cevap vermediğimi görünce devam etti. ''Sakın onu korumaya çalıştığını söyleme.''
Alex'in korunmaya ihtiyacı yoktu. Özellikle de benim tarafımdan. Ama onunla bu kadar şey yaşadıktan sonra polise gidip ne diyecektim? Evet Alex birini öldürdü, geceleri evime gelip benimle birlikte oluyor mu? Bunu yapamazdım. Alex bütün ahlak sınırlarımı yok ederken geride böyle bir kararsızlıkla beni baş başa bırakıyordu.
''Bunu ona yapamam,'' dedim. Jasmine şaşkınlıkla ve sinirle ellerini saçlarından geçirdi ve dirseklerini dizlerine koyarak bana baktı.
''Söyle bana, bu adam senin için ne yaptı? Yatağına girmekten başka, onu zaten biliyoruz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE SAPLANTI | +18
Romance''Lyla Isla Wright hayatının yönünü çizmeye çalışan genç bir av. Alexander Kai Ivory gölgelerin arkasında ve karanlığın tadı dilinin ucunda bir avcı. İhtişamlı bir bedene hapsedilmiş günahkar bir şeytan. Ve avcı, avıyla karşılaşmak için her şeyi g...