1 | benim savaşım

260 29 17
                                    

Susmak bilmeyen alarm çaldığında Hyunjin yatağında dönmeye başladı. Kapatmazsa asla susmayacaktı ama o yine de alarma dokunmamayı tercih ediyordu. En sonunda pes edip doğruldu ve telefonunda çalan alarmı kapattı. Sabahın yedisiydi. Yapacak çok fazla işi vardı. Önce bir duş almış daha sonra bol bir kumaş pantolon giyinip üstüne de bol bir kazak giyinmişti.

Bugün uygulamalı bir dersi vardı ve bu en önemli dersiydi. Artık eğitiminin son senesiydi ve çok fazla dersi yoktu. Sadece uygulamalı dersleri vardı. İyi bir doktor olmak için kaç senedir çok sıkı bir şekilde çalışıyordu. Bu sayede madde kullanımı minimum düzeye inmişti. Kullanmak istediğinden değildi ama vakti yoktu.

"Dersin bitince beni ara. Sanırım akşam toplantı varmış," Felix'ten gelen mesajı görünce yanaklarını şişirip telefonu cebine koydu. Ne toplantısı olabilir, diye düşünmekten dersi zar zor bitirebilmişti. Ders çıkışı direkt Felix'i aradı.

"Ne oluyor?" Felix'in konuşmasına fırsat vermeden hemen sorunca arabasına atlamış ve arabayı çalıştırmadan önce sormuştu.

"Amcam sabah kahvaltıda akşam toplantı yapacağını söyledi işte. Yüksek ihtimalle seninle ilgilidir." Yanlış bir şey de yapmamıştı o yüzden bu toplantı işine anlam veremese de üstünde durmayıp arabasını evine doğru sürdü. Ezberlemesi gereken bir sürü hastalık ismi vardı. Akşamki toplantıya kadar planı bunların ezberini yapmaktı.

Eve gelmeden önce kahve almış ve çalışma masasına oturmuştu. Fotokopi ve kitaplarını masaya koyarken kapının çalmasıyla kaşlarını çatarak kapı deliğinden baktıktan sonra kapıyı açtı. Babasının ayrı eve çıkması için kurallarından birisiydi; kapı deliğine bakarak kapıyı açmak. Oğlunun başına bir şey gelmesinden korkuyordu, babası.

"Minho?"

Kaç aydır görmediği adamı kapıda görünce şaşırsa da belli etmemeye çalıştı. Minho ile çok görüşmezlerdi. Karşılaşınca da her zaman ki klasik sorular sorulur ve konuşma kapanırdı. Hyunjin de buna alışmıştı. Eski hallerine dönmek imkansızdı, biliyordu. İşte yılda ayda bir babasının emriyle önemli bir şey olduğunda Minho gelirdi. Yine öyle olmuş olmalıydı.

"Ders mi çalışıyordun?" Minho da Hyunjin'in bu düzenine alışmıştı. Eski halini düşününce ders çalışması çok daha iyi diye düşünüyordu. İçeriye girip Hyunjin'in çalışma odasına doğru adımlarını yönlendirmeye başlayınca Hyunjin kapıyı kapatıp peşine takıldı.

"Dersten yeni geldim. Şimdi başlayacaktım," ona rapor vermek artık gereklilik gibiydi. Eskiden kalma bir alışkanlıktı. Oysa ki Minho sormamıştı bile. "Hmm, iyi. Sen çalış. Bitince haber ver, toplantıya eve gideceğiz." Hyunjin yutkunarak bakışlarını kaçırsa da usulca başını salladı. Minho da baş sallamasıyla salona geçmişti.

Bu niye geldi ki, Hyunjin kendi kendine konuşurken oflayarak sandalyesine yeniden oturdu. Minho zaten evi biliyordu. Aklı onda kalmadan ders çalışmaya başladı.

Burnundan kan gelene kadar çalışmaya devam etti. Kaç saattir çalıştığını bilmiyordu ama burnuna peçete sıkıştırıp çalışmaya devam etti. O sırada hava çoktan kararmıştı bile.

Minho beklemekten sıkılıp toplantı saatinin yaklaştığından ötürü hala odadan çıkmayan çocuğun yanına gitmeye karar verdi.

Kapıyı çalmadan içeriye girdiğinde dahi çocuk onu fark etmemişti.

Kapıya yaslanıp onu izlemeye başladı.

Burnunun bir deliğine peçete koymuş elindeki kalemle deftere bir şeyler yazıyordu.

Hyunjin'in bu hali onu şaşırttığı gibi korkutmuştu da. Bu yüzden bu halini patrona bildirmeye karar verdi. Hyunjin'in madde kullanamayacak kadar yoğun bir tempoda olması ona sağlıklı da gelmiyordu. Bunu yeni fark ettiği için kendine kızmadan edemedi.

forlorn owned childrens | hyunho √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin