Hyunjin neyden bahsedildiğini bile anlamazken her şey bir anda çok hızlı olmuş, Minho yumruğunu Jisung'un yüzüne indirmişti. Hyunjin korkuyla köşeye çekildiğinde ise eli ayağına birbirine dolanmış gibiydi adeta. Etraftan yardım istercesine bakmaya başladığında neyse ki bir iki adam kalkıp Minho'yu Jisung'un üstünden çekmeye başarmıştı. Minho sinirden köpürmüş gibiydi. Hyunjin kulağına ne söylendiğini merak etti. Onu bu kadar çıldırtan ne olabilirdi?
"Geri çekil," Jisung'un nereden çıkardığı belli olmayan silahı Minho'ya doğrulttuğunda yerinde kalakalırken korkuyla ikisi arasında bakışları değişiyordu.
Silahı görünce gelen o iki adamda geri çekilmişti. Hyunjin kendisinin araya girmekten başka çaresi olmadığını anlayınca polisler aranmadan bu işi halletmesi gerektiğini biliyordu. Minho gibi bir adamın da böyle bir sorun çıkardığına inanamıyordu.
"O silahı yerine koy, Jisung." İkisi arasına girerken Jisung kanayan burnunu silahı tutmayan koluna sürdü. Sırıtarak kanayan dudağı ile Hyunjin'e baktı. "Hastahaneye benimle dön. Bırakırım."
Hyunjin dişlerini sıkarak kendine sakin olmayı aşılamaya çalışıyorken Minho'ya baktı. Gözlerinde ki asilik gitmiş yerini tepkisiz bir yüz almıştı.
"Tamam, bela herif, tamam. Özellikle ben tedavi edeceğim," Jisung keyfi yerine gelmişcesine gülüp gözlerini Minho'dan ayırmadan silahı beline geri koydu. "Bir de öpücük verirsin bana."
Minho bunu duyunca kendini öyle bir sıkmıştı ki bir an dişlerinin kırılacağını düşündü. İçinde verdiği savaş onu mağlup etmek için elinden geleni yapıyordu. Alt dudağını ısırırken Hyunjin'e baktı. Onunla gitmemesini istiyordu.
Hyunjin derin bir nefes alarak Minho'ya döndü.
"Kendin dönebilirsin herhalde?" Tek kaşını kaldırarak sorunca Minho onun ne kadar ciddi olduğunu gördü. Onun kavgadan, gürültüden ne kadar nefret ettiğini unutmuştu. Silahtan ne kadar korktuğunu... Bunun için olay çıkmasın diye ne gerekirse yapacağını da.
Cevap vermedi.
Hyunjin de başını salladı ve dükkandan çıktı. Jisung arkasını dönüp gülerek Minho'ya baktı.
"Plansız hareket etmek senlik değil. B ve C planın olmadan bir daha atağa girişme."
Minho, yediği lafları, Hyunjin'in onunla gitmesini ve geçmişi üst üste yaşayınca masaya geri dönüp bir şişe soju söyledi. Kafasını dağıtması gerekiyordu. Yoksa ani tavırlarla her şeyi riske atacaktı. Jisung'un ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı.
Önce Hwang Mujin'i mi yoksa Hwang Hyunjin'i mi indirmeleri gerektiğini söylemişti ona. Hayatını bu adam ve oğluna adamış olmasından ötürü bu laflar ona dokunmuştu. Ki bunun altında yoğun bir kıskançlık duygusu da yatıyordu.
***
"Birkaç darbe alırsan komalık olacaksın, haberin olsun. Bu seni son tedavi edişim olsun," Hyunjin son dokuşunu bilerek sert bastırdığında Jisung inleyerek burnunu tutmuştu. "Sen ne dersen o, deli doktor."
Dağılmış yüzüne rağmen hala ciddiyetsiz tavrına karşı başını iki yana sallarken eldivenlerini çıkarıp köşedeki çöp kutusuna attı.
"Bakmam gereken hastalar var. Hastahanenin çıkışını biliyorsun, değil mi?" Göz devirerek arkasını döndüğünde duyduğu sözle olduğu yerde kaldı.
"Babanın planlarından hiç haberin yok, değil mi?" Dilini dudaklarının üzerinde gergin bir şekilde gezdirip ona döndü. "Sana bir tavsiye; bana açık olursan seni dinlerim. Böyle karışık konuşanları dinlemek sadece başımı ağrıtıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forlorn owned childrens | hyunho √
Fanfiction"benim kanım benim kurallarım." • cover by: pittielau •