Meraklı gözler Minho'nun üzerinde toplanırken o oldukça rahatsız edici bir şekilde yerinde kıvrandı. Babasının niye böyle bir atağa geçtiğini anlamamıştı ama gözlerini onun gözleriyle birleştirdiğinde sormasına gerek kalmamıştı.
Bana öyle bakmamalısın, diye geçirdi içinden binlerce kez. Yapmamalıydı. Sonlarını kendi eliyle yazıyordu ama haberi yoktu.
"Hayırdır?" Minhyuk, Minho'nun kulağına doğru sorarken başını iki yana salladı. "Sıkıntı yok."
Sıkıntı vardı. İçi alevler içinde cayır cayır yanıyordu. Bu ateşin büyüklüğü kendisini yok edecekti. Karşısında durmak çok zordu.
"Ben spoileri verdim. Gerisi reklamlardan sonra." Hwang Mujin oldukça keyifli bir şekilde kahkaha atarken Hyunjin içini kaplayan sıkıntıyla nefesini sessizce bıraktı. Babasının bu neşeli tavırlarının altında bir şeyler olduğunu düşünmekten kendini alamıyordu. Bunu fark eden Chungha dudaklarını oynatarak sordu.
"Ne oluyor?" Hyunjin de başını anlamadığını göstermek için iki yana salladı.
Yemekler yendikten sonra herkes odalarına geçmişti. Hyunjin, Minho'yu arkasından takip ederken oldukça düşünceliydi. Kapıyı açıp içeriye girdiklerinde titrek bir nefes verdi.
"Sürpriz ne?" Kapıyı kapatırken sordu. "Sürpriz falan yok." Minho bunu sert bir şekilde söylememişti. Böyle olunca Hyunjin'in kafası daha da karıştı.
Kapının dibinde kollarını birleştirmiş ona bakıyordu ki Minho arkasını dönerek bakışlarına karşılık verdi.
"Bu aralar bir şeyler var sende. Herkesten saklayabilirsin ama benden asla," çatılı kaşları, çizgi haline gelmiş dudakları ve önüne gelen saç tutamları ile kendisine bakan gözlere buruk bir şekilde gülümsedi. Belki de bugün son masum gecemiz, diye düşündü.
Yarın olduğunda, her şey için çok geç olacaktı.
"Bazen çok seviyorken bile gidebilir insan, Hyunjin."
Hyunjin olduğu yerde durdu. Bu sözler içindeki korku dolu kabusları tetikleyen türdendi.
Zaten bir türlü durmayan yağmur ortamı iyice kasvetli haline büründürürken üstüne şimşek çaktığında Hyunjin korktuğu için gözünden bir damla yaş düştü.
Minho onun ne kadar şimşeklerden korktuğunu bilirdi.
Şimşek ve silah sesi... İkisinden ölümüne korkardı, Hyunjin. Ona o geceyi hatırlatırdı.
Olduğu yerde kalmış, korkusu tüm yüzünü bembeyaz hale getirmiş şimşeğe karşı bir küfür savurup onun bedenini kendine çekti ve sarıldı.
O kadar sıkı sarıldı ki, Hyunjin yutkunmakta dahi zorluk çekti. Kısık kısık nefesler alıyor olmasına rağmen, bundan hiç şikayetçi değildi. Kollarını hemen boynuna sarmıştı.
"Seven insan gitmez, Minho. Sen bana hiç gelmedin ki... Merhaba demeden nasıl hoşçakal diyebiliyorsun?"
Gözleri dolmuştu, Minho'nun, ama ağlamamak için kendini tutuyordu. Şu an bile yaptığının ne kadar yanlış olduğunu biliyordu ama en azından veda etmek istemişti. Kimse bilmese de, kendileri bile söylemese de aralarında bir bağlılık yemini var gibiydi.
"Bazı vedalar sevgisizlikten değil; çaresizliktendir." Hyunjin burnunu çekti. "Öyleyse bana veda mı ediyorsun?"
Hyunjin başını kaldırıp kolları hala onun omzundayken gözlerine baktı. Minho'nun dolan gözleri çok şey anlatmak istiyor gibi bakıyorlardı. Hyunjin ona kıyamadı. Bir elini omzundan çekip yanağına götürdü. O sırada akan gözyaşını usulca sildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forlorn owned childrens | hyunho √
Fanfiction"benim kanım benim kurallarım." • cover by: pittielau •