Hyunjin gece geç saatlerde evine döndü. Başı uğulduyor, kulakları çınlıyordu. Yüksek sesli müzik tüm vücudunu etkisiz hale getirmiş gibiydi. Yaşadığı sinir bozucu durumu da göz önüne aldığında oldukça can sıkıcı bir geceydi.
Kapının çalındığını duyduğunda kaşlarını çatarak bir süre kim olabileceğine dair tahmin yürüttü. Daha sonra ilerleyip kapıyı açtı.
Babası eşikte duruyordu. Yüzündeki ifadeden neden geldiğini anlayamadı.
İçinde kopan duygu fırtınasını gizlemek için yüzüne kayıtsız bir ifade takındı.
"Hoşgeldin, baba."
Babası başını salladı ve sonra başını eğerek içeri girmek için izin istedi. Hyunjin geri çekildi.
"Nasılsın, oğlum?"
Babası salondaki tekli deri koltuğa otururken Hyunjin oturmadan ona baktı.
"İdare eder. Sen?"
Hyunjin bir süredir babasıyla görüşmemişti ve yılbaşı gününde de ortadan kaybolmuştu. Bunun elbet bir gün ortaya çıkacağını tahmin ediyordu.
"Her zaman ki gibi. Barda Jisung ile berabermişsiniz, öyle dediler." Hyunjin haberlerin saniyesinde babasına ulaştığını bilirdi. Bu yüzden sadece başını salladı. "Tam da Minho ve eşinin partisinde. Ne tesadüf!"
Hyunjin anlamayarak kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti.
"Anlamadım?"
Babası duruşunu düzeltip oğluna doğru döndü.
"Benim bilmediğim ekstra bir şey yok, değil mi?"
Hyunjin babasının neyi kasettiğini anlamamıştı. Minho'ya olan hislerini biliyor muydu, onu da bilmiyordu. O yüzden hiçbir zaman, o söyleyene kadar konusunu açmamaya kararlıydı. Bu nedenle ortamın havasını dağıtmak için koltuğun arkasına geçip eğilerek kollarını babasının boynuna doladı.
"Senin bilmediğin ne olabilir, babacığım?"
Yanağına sulu bir öpücük kondurduğunda babası keyfi yerine gelmiş bir şekilde gülümsedi.
"Hem Minho bizim ailemizden değil mi? Bu endişeli yüz ifadesi ne?" Hyunjin gülerek sorduğunda babası aksine sert bir şekilde cevap verdi. "Aile olan biziz, Hyunjin."
Oğlunun elini tutarken koltuktan kalktı ve karşısında durdu. Elini güven aşılamak istercesine sıkıca tuttuktan sonra bıraktı.
"Minho ya da başkası ancak bizim ailemizin bir parçası olabilir. Bir evin mobilyaları gibi düşün. Onlar olmadan da olur ama onlar varsa ev daha kalabalık görünür. Bu yüzden de," biraz yaklaşıp oğlunun gözlerinin içine baktı. "Üstüne oturmamaya dikkat et."
Hyunjin yutkunarak babasına baktı. Neyi kasettiğini bu kez gayet iyi anlamıştı. Bakışlarını kaçırıp başka tarafa bakmak için çabalasa da babası daha lafı uzatmadı.
"Yarın nöbetin var, dinlen. Beni geçirmene gerek yok. İyi geceler, oğlum."
Hyunjin zar zor bulduğu kısık sesiyle yanıtladı.
"İyi geceler, baba."
Ancak babası gittiğinde ayakta durmakta güçlük çektiğini ve koltuktan yardım aldığını yeni fark etmişti.
Babasıyla olan bu kısa ve net konuşma kalbini söküp almıştı sanki. Ve bir an önce kapının kilidini sadece kendisine özel yapmayı aklına not etti. Çünkü Minho da bile anahtar vardı.
Hyunjin, uykunun onu düşünce ve şüphelerden kurtaracağını umarak kıyafetlerini değiştirdi ve yatağına tırmandı.
Yutkunarak battaniyeyi sanki onu tüm dünyadan saklayacakmış gibi başının üzerine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forlorn owned childrens | hyunho √
Fanfiction"benim kanım benim kurallarım." • cover by: pittielau •