Minho salona girdiğinde asla görmeyi beklemediği kişiyi gördüğünde lafı adeta ağzına tıkanmıştı. Yutkunarak Gyuyoung'a baktı. Onun da aynı şaşkınlıkta olduğunu görünce derin bir nefes aldı ve kendini toparlayarak Gyuyoung'un yanına oturdu.
"Hyunjin? Hoşgeldin."
Hyunjin çatılmış kaşları ve aralanmış dudakları ile daha demin duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Ne bebeği, ne barı?
"Sanırım pek hoş gelmedim? Bir sorun yoktur umarım." İmalı bir şekilde daha demin ki laflara konuyu getirdiğinde Minho kasılmış yüzüyle ona baktı. İnandırıcı bir açıklama bulamazsa Hyunjin bu işin peşini bırakmazdı. Bu yüzden düşünmek için zaman kazanmaya çalışmak adına ceketini asmaya gidip geldi.
"Gyuyoung ile geçenlerde bir bara gitmiştik. Hamile birisi vardı, Gyuyoung da onunla arkadaş olmak istedi. Fakat işler pek yolunda değilmiş," Hyunjin kaşlarını kaldırarak merakla dinlemeye devam etti. "Aslında bebeğin babası oranın sahibiymiş ama ortalarda yokmuş. Kadın da son çare olarak bara gelmiş. Eğlenmeye değil yani onu arıyormuş. Gyuyoung da üzülüp yardım etmek isteyince olayı ben devraldım."
Hyunjin, Minho'nun ustaca sorgudan sıyrıldığını görünce şaşırmadı. Onun ne kadar zeki olduğunu biliyordu. Ve eline bu sefer gerçekten büyük bir koz geçmişti.
"Yardımsever bir çift olduğunuz için o kadın size eminim ki minnettardır."
Gyuyoung sessizliğini bozup ayağa kalktı.
"Madem Hyunjin zahmet edip de gelmiş akşam yemeğine kalmanı isterim. Ben mutfağa gidip hazırlayayım, sizin de belki konuşacaklarınız vardır."
Minho ile bakışıp Gyuyoung mutfağa gittiğinde Hyunjin istifini bozmadan meyvesini yemeye devam etti. Muhatabı Minho değildi ve erken gelmesi planını bozmuştu.
"Beni görmek istemediğini sanıyordum." Minho karşısındaki adama gözlerini kısarak baktı. Niye burada olduğunu merak ediyordu. Akşam yemeği saatine kadar kaldığına göre de bir şeylerin peşinde olduğunu düşünüyordu.
"Seni zaten görmek istemiyorum. Eşini görmeye gelmiştim. Özellikle de cuma günü geldim, karşılaşmamak için ama evren bizi bir araya getirmek istiyorsa ben ne yapabilirim?"
Minho fark etmişti. Hyunjin'in diğer tarafı kendisini ele geçirmişti. Minho'nun en çekindiği tarafı buydu. Kafasında neler döndüğünü merak ediyordu.
"Evren..." Minho alayla sırıttı. Hyunjin'e baktı. Bir şey hakkında tutkuyla konuşurken gözleri hep parlardı. Dolgun dudakları usulca hareket ederdi, gülümseme onlara çok yakışırdı. Şu an ki Hyunjin de tam olarak böyleydi. Kabul etmek istemese de, nefretle bakan gözler parladığında; yaşamanın dayanılabilir olduğunu düşünmüştü.
"Yemekten önce biraz konuşalım mı?" Minho şaşırsa da bir şey demeden başını sallayarak kalktı. Hyunjin de onunla beraber ayaklandı.
"Sen bahçeye geç. Ben Gyuyoung'a bakıp geliyorum."
Hyunjin göz devirmemek için kendini tutup sadece başını salladı ve bahçeye çıktı. Hava oldukça soğuktu. Bu yüzden üstüne bir şey almadığına pişman oldu. Isınmak için sigarasını çıkarıp yaktıktan sonra dudaklarının arasına yerleştirdi.
"Acaba yanlış fikirlerim yüzünden boşuna mı kürek çekiyorum?" Kendi kendine bunu düşünüp durdu. Hyunjin den öncelik gösterip Gyuyoung'un yanına gitmişti. Bu küçük detay bile ağzının payını aldırmaya yetiyordu. Sıkıntıyla iç çekti.
Omuzlarının üzerine konulan mont ile başını çevirip ona baktı. Yutkunarak gözlerini kaçırdı ve bahçedeki ağaçlara bakmaya çalıştı.
"Hava soğuk," Minho'nun söylediğine karşı ona baktı ve o anlamasa da başını salladı. "Evet."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forlorn owned childrens | hyunho √
Fanfiction"benim kanım benim kurallarım." • cover by: pittielau •