Gözlerimi üzerinden çekmek için büyük bir çaba sarf etsem de , bir türlü başarılı olamıyordum.
Allah kimseyi bu kadar yakışıklı yaratmamalı diye düşündüm. Kafetaryaya girdiği anda bütün ilgiyi üstüne çekiyordu.
Hiç bir şey yapmasına gerek yoktu . Sadece duruşu bile insanın aklını bulandıracak nitelikteydi.
Bense kendi halinde zavallı bir öğrenci sayılırdım. Her şeyim vasattı. Tipim , kıyafetlerim ,duruşum , özgüvenim . Baştan aşağı silik karakterim , her şeyimle resmen yok olmaya mahkumdum.
Tek iyi olduğum konu ise derslerimdi. Param bile yoktu. Hiç bir yerden tutanabileceğim bir dalım olmadan yaşamaya çalışıyordum.
Derslerimin iyi olmasını da silik ve renksiz geçen üniversite hayatıma borçluydum.
Koskoca üniversite de sadece bir tane arkadaşımın olması da bunu kanıtlar nitelikteydi.
Ezikler yarışması yapılsa kesinlikle başı ben çekerdim.
Bu renksiz hayatımın , tek rengi olan ozan ise benim göz bebeğimdi.
Ona ilk görüşte aşık olmuştum. Üniversitenin birinci senesinde görmüş olduğum bu mükemmel yüze bir anda tutulmuştum.
Aradan geçen yıllarcada sürekli onu uzaktan izlemeye mahkummuşum gibi takılıp kalmıştım.
Aynı bölümde olmamıza rağmen , tek bir kelime dahi iletişim halinde olmamamız ise durumumuzu özetler niteliğindeydi.
Beni asla görmüyordu. Belki sınıfta varlığımdan bile haberi olmayabilirdi.
Etrafı sürekli insanlarla çevriliydi. Zaten bu kadar yakışıklı olmasının sonucunda , ikinci sınıfta gelen modellik teklifini kabul edip . Ufak çaplı mankenlik işlerine girişmişti.
Belki o benimle konuşmuyor olabilirdi ama ben onun hakkında bütün bilgileri sağdan ve soldan bir şekilde duymayı başarıyordum.
Hayat bana hiç bir şey vermediği gibi bir aile de verememişti. Yetimhane de büyümüştüm. Evlat bile edinmemişlerdi. Çocukken bile çok sevimli bir çocuk sayılmazdım.
Herkes gibi sıradan bir saç rengi ve sıradan bir göz rengine sahiptim . Ne bir gamzem nede güzel bir gülüşüm vardı. Birde bunun yanında soğuk kişiliğim devreye girince iyice herkesin uzak. durduğu o çocuk olup yetimhane de kalmaya mahkum edilmiştim.
Yine de yetimhane de kötü bir hayatım oldu diyemezdim. Hatta Uslu ve sessiz bir çocuk olduğum için fazlaca sevilirdim. Derslerimde her zaman iyiydi.
Sorun çıkarmayan mazlum bir çocuk olunca kimse de size bulaşmıyordu.
Üniversiteyi burslu kazanınca yetimhanede ki ailem dediğim insanlar en az benim kadar sevinmişlerdi ama yine de kendime bakabilmem için çalışmam gerekiyordu.
Yurt müdürü sağolsun okulda ki kafetarya da çalışmam için yarı zamanlı bir iş ayarlamıştı.
Aldığım maaşta ,patronum iyi bir insan olmasından dolayı bir öğrenciye göre dolgun bile sayılırdı.
Kafetaryada çalışırken hem para kazanıyordum. Hemde Ozan'la tek kelime dahi olsa iletişim kurabiliyordum.
Gerçi kafetaryaya bir şey almak için o pek gelmese de , nadirde olsa kendinin de bir şeyler aldığı oluyordu.
Etrafında ki yalakaların hepsi , onun için her şeyi yapıyorlardı. Ozan'ın hiç bir şey yapmasına gerek bile kalmıyordu.
Böyle böyle üçüncü sınıfa kadar gelmiştik. Yeni bir dönem başlamıştı. Üç aydır onu görmediğim için, içimde oluşan özlemle sürekli onu izleyip duruyordum.