Eve vardığım da olanlardan dolayı sersem gibiydim her şey karmakarışık geliyordu. Ozan ne yapmaya çalışıyordu , amacı neydi , yine neyin peşindeydi düşünmekten kafayı yemiştim. Eve girdiğimde kendimi olduğum yere bırakıp gözlerimi kapattım artık bu konuyu düşünmek istemiyordum.
.......
1 hafta sonra
O akşamın ardından , Ozan'ı sürekli peşimde görmüştüm gelip benimle konuşmaya yeltenmemişti ama ne tarafa baksam sanki orada o var gibiydi. Bu duruma o kadar çok alışmıştım ki onu görmediğim yerde içimi bir huzursuzluk kaplıyordu. Beni neye alıştırdığını bilmeden yine sorumsuzca hareketler yapmaya devam ediyordu. O kadar bencildi ki ne yaptığı konusunda hiç bir fikri yoktu.
Benim işim erken olduğu için okula Necmi'den önce varmıştım. İşlerimi bitirdikten sonra sınıfa geçtiğimde Necmi sırada oturmuş bekliyordu. Sabahtan beri Ozan'ı görmesemde , birazdan bir yerlerden çıkar düşüncesiyle kafamı onunla meşgul etmemeye çalışıyordum.
"Naber suratsız." Diyerek hala ayakta uyuyan Necmi'nin yanına oturdum.
"İyi işte gördüğün gibi lan." Deyip kafasını yasladığı sırada, uyumaya devam etti.
Ben de çok yorgun olduğunu bildiğim için dokunmadım. Gerçi yorgunluğunun sebebi sabaha kadar telefonda oyun oynamaktı ama yine de bir şey demeyerek hocayı beklmeye, yani aslında Ozan'ı beklmeye devam ettim.
Ders başlamadan hemen önce Ozan ve her zaman ki o sümsük arkadaşları hep birlikte içeri girdi. Sınıfa girer girmez gözlerinin yine hızlıca beni bulmasıyla yavaşca gülümsedi. Artık alıştığım bu duruma tepkisiz kalıp önüme bakmaya devam ettim.
Ders bittikten sonra Necmi yarı uykulu sesiyle
"Bu akşam Tolga ve arkadaşlarıyla bizi içmeye davet etti." Dediğinde ne diyorsun sen bakışlarımı atmıştım bile.
"Ne Tolga'sı oğlum ne alaka." Dedim hızlıca sorularıma cevap alabilmek için.
"Bildiğimiz Tolga işte , çocuğunun numarasını aldın hiç konuşmadın mı ne ayıp lan hani kahve falan ısmarlıyordun sen çocuğa." Dedi sorgulayan bakışlar atarken.
Ben Tolga mevzusunu unutmuştum bile. Doğru çocuğa hem o gün ayıp etmiş hem de kahve için arayacağım demiştim ama bir hafta boyunca bir kere bile aklıma gelmemişti.
"Unutmuşum lan ben onu." Dediğimde kafama anında hafifçe bir şaplak yedim.
"İşte çocuk o kadar kibar ki senin yaptığın hayvanlığa rağmen bizi bir yere davet ediyor."
"Ne alaka ya neden ki."
"Of Tuna her ne boksa akşam adamlarla buluşuyoruz."
"Ben gelmesem olmuyor mu?"
"Sus keserim seni ." Dediğinde Kafamı hafifçe onaylamak için sallamıştım.
Aslında bana da değişiklik olurdu. Tolga denilen çocuğu sevmiştim gerçekten muhabbeti eğlenceli birine benziyordu.
O yüzden fazla itiraz etmeden kabul etmiştim.Bütün günüm yine Ozan'ın bakışlarının altında ezilerek geçmişti.
Akşama doğru, okul çıkışı bir kahve içeyim çalıştığım kafetaryada diye düşünerek ilerledim. İçeri girdiğimde arka tarafa geçmek üzereyken, koluma hafif dokunulmasıyla arkamı döndüm.
Ozan günler sonra ilk defa bu kadar yakınımdaydı, affalayarak ona baktığımda hafifçe gülümsedi. Ben hala tepki vermeden ona bakarken
"Merhaba." Diyerek bana tatlı tatlı bakmaya başladı.