5. Bölüm

11.9K 783 60
                                    

'Aşk'

⚜️

Alarmın uzun uzun çalışıyla sonunda bu kulak tırmalayıcı sese yenik düşüp gözlerimi açtım. Hemen komodinin üzerinde duran telefonumu alıp alarmı kapattım. Altı için kurduğum saat çoktan altı on olmuştu. Altı yirmi ve altı buçuk için kurduğum alarmları da kapattım.

Bugün kızlar kahvaltıya geleceği için erkenden kalkıp önce bir duş alacaktım sonra da güzel bir kahvaltı hazırlayacaktım. Özlemiştim kız kıza yaptığımız kahvaltıları, o masada dönen uzun uzun en saçma konu da olsa dönen muhabbetleri. O yüzden güzel bir sofra hazırlamak istiyordum.

Yatağımın hemen yanında duran hasır terliğimi giyip yataktan kalktım. Tuvalete girdim, sonra yatağımı topladım, odamın camlarını açtım ve banyoya girdim.

Kısaca bir duş alıp güzel efil efil pembe çiçekli mid boy bir elbise seçtim gardroptan. Vücudumu bir güzel nemlendirdim, gelelim iki gün olmuştu ama İstanbul'un havasından her yerim kupkuru olup dökülüyordu. O yüzden bol bol nemlendirici şarttı.

Saçlarımı bir güzel taradım. Yüzüme serumlarımı sürüp sonra yüzümüde nemlendirdim. En son güneş kremimi de sürüp masamdan kalktım. Muğla da edindiğim bir huydu bu, Ayşe çok düşkündü bakımına, gerek cilt bakımı gerek tırnakları olsun. İlk zamanlarda beni sürekli kendisiyle beraber her zaman gittiği güzellik merkezine götürüyordu kafam dağılsın diye. Ondan edinmiştim bu huyu zamanla.

Hangi serum daha etkili, hangi nemlendirici sahiden iyi nemlendirir bana tek tek öğretmişti bebeğim.

Saat çoktan altı kırkbeş olmuştu. Abim de bir yarım saate uyanırdı.

Hemen aşağıya indim. Çay suyu koydum. Patates soğan sepetinden dört beş tane patates çıkarıp bir güzel yıkadım, soydum ve doğradım. Onlar fritözde kızarırken yanına da çok güzel soğanlı domates sosu yaptım.

Yukardan gelen kapı seslerine bakılırsa abim de uyanmıştı.

Bir yandan sucuk doğrarken bir yandan patatesleri ve sosu kontrol ettim. Onlar olurken, sofraya tabakları, bardakları götürdüm.

Ayla havuç taratoru çok severdi, dolaptan üç dört tane havuç alıp yıkadıktan sonra bir kaba rendeledim. Havuçları bir miktar yağla biraz kavurdum. Onu ocaktan alırken bir tabağa koydum yoğurdu ve tuzu çırptım. Havuçlar biraz soğuyunca karıştıracaktım ikisini.

Elime bulaşan yoğurdu yalayıp, tezgahtaki tüm bulaşıkları dün gece kafam dağınıkken boşalttığım makineye yerleştirdim.

Fritözü ve ocağı kapattığıma emin olup, masaya patates tabağını bırakıp odama çıkıp cüzdanımı aldım, fırından şöyle güzel sıcacık pide alsam hiç fena olmazdı.

Aşağıya inip, portmantodan anahtarı alıp aşağıdaki fırına yürümeye başladım. Hava bugünlerde aşırı sıcaktı. Yaz kavurup geçmişti.

Saat sekize gelmek üzereydi. Abim sekiz buçuk gibi işe giderdi ve o gitmeden kahvaltısını yapsın gitsin istiyordum.

Havanın o kavurucu sıcağı yavaş yavaş güne kavuşuyordu.

Fırına vardığımda, oturan Salih amcaya gülümsedim. "Günaydın Salih amca nasılsın?"

"Çok şükür kızım, sen nasılsın?"

"İyiyim bende. Bana üç tane pide, bir de dört tane peynirli böreklerinden verir misin?" İçim bugün kıpır kıpırdı. Belki de erken uyandığım için enerjiktim, ama dün geceye rağmen bugün kendimi çok iyi hissediyordum. Bu da sanırım aldığım terapilerle zamanla öğrendiğim bir şeydi. Boş vermek, geçmişi geçmişte bırakmayı bilmek.

Altın TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin