18. Bölüm - Vedalar

7.7K 731 77
                                    

'Veda etmek, aslında işin en zor yanı bu.'

⚜️

"Ada çikolataları buzdolabından çıkar!"

"Anne! Anne! Benim kravatım nerede?"

"Hanım, makas kesmediğinde tepsiye ne kadar koyacağım?"

"Ada, ocağın altını kapat! Çabuk!" Beynim artık bir süre sonra tüm bu sesleri bloke etmişti. Sabahtan beri evin içerisinde herkes bağıra bağıra birbirine bir şeyler söylediği için beynim artık sadece ismimi anıldığı cümleleri duyuyordu. Rujumu hızla masanın üzerine bırakıp koştura koştura ocağın altını kapatmaya mutfağa girdim.

Annem sabah erkenden kalkıp bir koca tencere dolma doldurmuş sarma sarmıştı, tabi ben de yardım etmiştim ama işte gelinine aşık bir kaynana olmak kolay değildi. Herkes Ayla'yı aileye dahil etmek için çok heyecanlıydı, ama özellikle abim heyecandan kafayı yiyecekti.

Ocağın altını kapatırken, tencerenin kapağını açtım, buhar anında yüzüme gelirken ardından mis gibi dolma kokusu gelmişti. Dolma mükemmel kokuyordu mükemmel. Annem kurulukları ta Gaziantepten getirtmişti, yemek için sabırsızlanıyordum.

Evin içi ana baba günüydü, herkes heyecanlı ve bir o kadar da stresliydi. Kim ne yaptığını bilmiyordu, abimin eli ayağı birbirine girmişti zaten. Böğürüp duruyordu hepimize.

"Anne, ben bu kravatı takamıyorum!" Yukardan böğürmeye devam eden abime cevap gecikmemişti.

"Gel oğlum gel onu da ben bağlıyayım. Sabahtan beri hiçbir şey yapmamış gibi onunda ben yapayım! Ben zaten bu evin annesi değil hizmetçisiyim."

Dolma tenceresini ocağın üzerinden alıp tezgahın üzerinde duran nihalenin üzerine koydum. Sonra buzdolabına yürüyüp abimin sabah aldığı çikolataları çıkardım, sanki kış ayında değilmiş gibi çikolatalar eriyecek diye dolaba koymamızda ayrı bir şovdu ama susacaktım. Gık desem gık dedin diye beni boğabilirlerdi, ben de en iyisini yapıp sustum.

Çikolata kutusunu alıp girişteki masanın üzerine unutmayalım diye koydum.

"Hadi geç kalıyoruz," dedi salonda televizyon izleyen ve evin içinde üçücü dünya savaşı çıktığını görmeyi reddeden babam.

"Dur Selim şu kahvemi bitireyim gideriz. Bak adam beni çıldırtma!" Dedi ütülediği ceketi koltuğun üzerine bırakıp. "Biz ne yapıyoruz burada! Emir sen de ara şu arkadaşlarını bir dakika bile geç kalmasınlar hepsi vaktinde kızın kapısının önünde olsunlar."

Abim hızla merdivenlerden inerken, girişte duran bana baktı, yamuk duran kravatıyla. Anneme salona girmeden göz atıp yanıma geldi.

Gözleriyle kravatını gösterdi ve çocuksu bir şekilde, "bağlayamadım." Dedi. Kıyamazdım ki ama ben buna, her gün kravat bağlamıyormuş gibi şimdi bağlamayı unutmuştu. Boynuna uzanıp kravatını gevşetip çıkardım. Hızla yaptığı Arap saçı misali olan düğümleri çözüp yeniden bağlamaya başladım.

Boynuna uzanıp kravatını taktım ve geri çekilmeden önce ona sımsıkı sarıldım. "Çok güzel geçecek bugün, sakin ol artık heyecandan kalbin duracak." Elimin altında panikle atan kalp atışlarının gümbürtüsünü hissetmemek mümkün değildi.

"Ada, ben çok heyecanlıyım."

Geri çekildim. Farkındaydım.

"Biliyorum, ama çok güzel bir akşam olacak. Sen yıllardır bu anı ilmek ilmek gayretinle ördün, şimdi eserinin gururunu yaşama vaktin."

Altın TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin