Biz geldiiiik.
Bol yorumlu bir bölüm olması dileğiyle.
⚜️
'Umutsuzluk şeytandan, ümit etmek ise Allah'tandır.'
Abim olacak şahıs Ayla'larla beraber Yusuf abinin arabasına binmişken, biz de kalan üç kişi olarak Feride'nin ultura lüks arabasına geçmiştik. Arabanın içi buram buram ben zenginim diyen deri koltuklarla süslenmişken Kenan direksiyonun başına geçmiş, biz de Feride'yle arka koltuğa oturmuştuk.
Feride'nin teklifini oldukça merak ederken, Kenan'la aynı arabada olmak elimi ayağımı birbirine doluyor ve beni oldukça tedirgin ediyordu. Şu yolculuk bir an önce bitse de eve gitsem diye yanıp tutuşuyordum adeta, ağzımdan yanlış bir şey çıkmasından da korkmuyor değildim hani.
Vücudumdaki tüm kaslar kendimi kasmaktam gerim gerim gerilmişti.
Sanki biraz daha böyle gergince oturursam Feride, Kenan ile benim aramda geçen her şeyi anlayacak gibi aptal bir hisse bürünmüştüm.
Kenan arabayı çalıştırırken, havanın soğuna rağmen penceremi bir iki parmak açtım, soğuk yüzüme vurursa aklım daha da yerinde çalışır diyeydi bu çabam.
Başımı Feride'ye çevirip beklenti içinde ona baktım, o da bunu farketmiş olacak ki tüvit ceketini çıkarıp katlayarak yanına koydu.
Düzenli ve disiplinli biriydi.
Aynı yaşta olmamıza rağmen benim belkide ömrümün sonuna kadar çalışsam bile asla almayacağım arabayı, o genç yaşında sahipti. Bazılarımızın yıllarca sahip olmaya çalıştığı şeyi bazı insanlar tak diye alabiliyordu, bu da hayatın cilvesiydi işte.
Buruk bir tat bırakıyordu insanın damağında.
Hoş Feride olduğu yeri çok hakediyordu, çok zeki bir kızdı ve olduğu yere sonuna kadar layıktı. Gecesini gündüzüne katarak çalıştığına emindim, o her şeyin en mükemmelini yapmak isterdi, çocukluğunda bile.
Feride bana dönerken, gülümsedi. "Nasılsın Ada?" Çok iyidim ta ki bu arabaya binip fakirliğim aklıma gelene ve abini görene kadar.
"İyi, sen nasılsın?" Tıpkı onun gibi hafifçe tebessüm ederken.
Çok garip bir an yaşıyordum, Feride'yle senelerdir muhabbetimiz merhaba nasılsından öteye geçmezken şimdi bana bir teklifle gelmesi oldukça garip ve tuhaf geliyordu.
Mahalleye döndükten sonra onunla bir kez karşılaşmış ve ayak üstü konuşmuştuk, daha fazlası yoktu.
"Ben de iyiyim," dedi tıpkı benim gibi tebessüm ederken. Şu nasılsın iyi misin faslı geçsede asıl mevzuya girsek diye bekliyordum, neyseki öndeki adam susmuş ve sohbetimize dahil olmadan yola odaklanmıştı.
"Aslında bakarsan biraz tuhafına gittiğinin farkındayım, ama istersen her şeyi baştan anlatayım."
Başımı salladım, evet oldukça tuhafıma gidiyordu ve bir an önce bu gergin havanın dağılmasını istiyordum. Arabada sessizlik oluştukça sırf ses olsun diye salak salak muhabbetler açıp kendimi rezil etmekten korkuyordum. Ne kadar az konuşursam o kadar iyiydi.
"Biz şirket olarak her yirmi üç nisan ihtiyaç sahibi çocuklar için özel bir koleksiyon yapıyoruz ve belirlediğimiz vakıflar, dernekler vasıtasıyla bunları o çocuklarımıza ulaştırıyoruz."
Şimdi ilgimi çekmişti işte konu, çocuklar sanırım benim zaafımdı. Çocukları her sene unutmamaları oldukça düşünceli bir davranıştı.
"Bu sene de bir koleksiyon hazırlayacağız, tekstil firması olunca haliyle koleksiyonlarımız genelde kıyafet ve ayakkabıdan oluşuyor, ama bu sene daha farklı bir şey yapmak istiyoruz. Şahkan tekstil olarak başka bir firmayla ortaklaşa yürüteceğiz projemizi bu sene."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Tozu
RomanceSevdiğiniz adam bir gün gelip, ben başkasına aşık oldum deseydi ne yapardınız? Saat kırıldı diye zaman durmuyormuş. Bir insan gitti diye, diğeri ölmüyormuş. "Şu son bir yıldır her şey çok değişti. Değiştin. Değiştim. Yıkıma uğrattı şu son bir yılda...