11. Bölüm

11.6K 672 306
                                    

'Her şey sana aklımda bir oda vermemle başladı...'

⚜️

Kenan abinin o bakışları altında yerime mıhlanmış gibi bir türlü kıpırdayamıyordum. Bana sen ne yapıyorsun Ada diye bakıyordu, bu adam nasıl bu evde diye bağırıyordu gözleri! Ben senin için karakolluk oldum sen bana bunu mu layık gördün dese, hakkıydı ama önce ona açıklamama izin vermeliydi. Bazen her şey göründüğü gibi olmuyormuş, olayların içyüzünü görmeden yargısız infaz yapmamalıymışız. Ben yirmi beş yaşımda bile hala öğrenmeye devam ediyordum, ve biliyorumdu ki dünyaya gözlerimi kapatana kadar da, aldığım her nefeste yeni bir şey öğrenecektim.

Yağmur artık durmuştu, oysa benim içimde fırtınlar kopuyordu. Güneş hala yoktu, kasvetli hava sanki şu an bulunduğumuz bu anı yansıtan en iyi şeydi. Kenan abi, hayal kırıklığına uğramış gözlerini zar zor benden çekti ve tam önündeki Ege'ye döndü. Onun bu bakışları içimi yakıyordu, sanki annemin babamın emeklerini boşa çıkarmış gibi bir hissti bu. Annemi özlemiştim, ona sarılsam her şey geçerdi, ben artık bu keşmekeşe tüm gücümü sarfetmiş hissediyordum. Bakışları Ege'yi bulur bulmaz artık şaşkınlıkla ve üzüntüyle değil de öfkeyle bakıyordu.

Nefretle.

"Sen," dedi afallamış bir sesle,"burada ne arıyorsun lan!"

Olaya müdahale etmek için zorda olsa Ege'nin yanına doğru yürüdüm. Kenan abinin bakışları hemen bana döndü, ve Ege'yle aramda kalan o çok az mesafeye baktı. Gözlerindeki bir şeyle, en çokta o sert ifade daha fazla o küçük mesafeyi de kapatmayayım diye bağırıyor gibiydi, ve onun o sessiz uyarısını dinledim, daha fazla yaklaşmadım.

"Çekil önümden Kenan, inan şu an sana bir şeyler anlatacak mecalim yok." Dedi Ege, durgun ve çatallanmış sesiyle. Ege hala uğradığı yıkımı kaldıramıyordu.

Hazmedemiyordu.

Omuzlarına çok ağır gelmişti bazı gerçekler. Ondandı tüm dünyayı sırtlamış gibi duran kambur omzuları. Ege ne zaman toparlanırdı bilmiyorum ama şu an sahiden de hiç gücü kalmadığını ayan beyan gözlerimle şahitlik ediyordum, bir toz tanesi daha omzuna düşse, yıkılıp kalacaktı yere.

Çaresizdi.

Ege bugün bir kez daha bebeğini kaybettiğini öğrenmişti. Belki de kendine itiraf edemediği bazı şeyleri dile getirmişti bugün, pişmanlığını en basitinden. Pişman olmasındı, umarım bu da onun ani git gel olan duygularından bir diye umut ettim, çünkü onu evde bekleyen hamile bir eşi vardı. Ben kimsenin mutsuzluğu üzerine mutlu olamazdım. Her ne olmuş olursa olsun, Ege benim ilk aşkımdı, tecrübesizliğim, büyüdüğümü hissettiren, bir zamanlar -şimdi şaşırılası olasa da- beni iliklerime kadar sevildiğimi hissettirendi.

O benim ilk aşkımdı.

Ben geçmişimizin hatırına, o ilk tanıdığım saf, masum ve aşk dolu çocuğun hatırına ona bunu borçlu hissediyorum, buna mecbur değildim biliyordum, ama onun mutlu olmasını isterdim.

Üzüldüm onun bu haline, bazen merhameti fazla kaçırıyordum belki ama üzülüyordum işte. Her ne olursa olsun onunla bir geçmişimiz vardı, ve şimdi o adamı böyle yıkık dökük görmek içimdeki o merhamet duygusunu kamçılıyordu.

Ege sağlam olan koluya Kenan abiyi omzundan itti, bu hiç bir şekilde bir şiddet amacı olan bir hareket değildi, sırf önünden çekilsin diyeydi. Ege hiç bir zaman şiddet yanlısı biri olmamıştı zaten.

Kenan abi o şaşkınlıkla olsa gerek kolayca Ege'nin ittiği yöne doğru kaydı. Ege önü açılır açılmaz yavaş adımlarla ıslanmış asfaltta yürüdü ve gitti. Şaşırmıştı, çünkü Ege ona hiç bir şekilde agresifçe veya öfkeyle yaklaşmaştı, aksine belki de onu ilk defa bu kadar uyusal görmüştü. 

Altın TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin