'İnsan kendisini tamir edecek şeylere yakın durmalı.'
⚜️
"Feride ben geldim ama burası doğru yer mi emin değilim," dedim bir yandan kabanımın içine iyice sinip diğer elimle telefonu kulağıma yaslarken. Feride bugün beni projeyi beraber yürüteceğimiz kişiyle tanıştıracaktı, açıkcası çok merak ediyordum ve içim hem kıpır kıpır hem de biraz endişe doluydu. Ne tasarlayacaktık? Diğer tasarımcı nasıldı? Anlaşabilcek miydik? Başarılı olacak mıydık? Binbir tane soru ve düşünce vardı aklımda.
"Siyah bir metal kapı var gördün mü? 15 numara." Sağ tarafımda kalan kapıya döndüm ve oraya doğru yürüdüm. "Evet gördüm." Büyük duvarı olan bir bahçeydi, yüksek ağaçların yaprakları görünüyordu sadece duvarın arkasından. Çalışacağımız atölye buradaydı.
"Tamam sen gel ben şimdi kapıyı açıyorum." Siyah kapının önünde dururken, telefonumu çantamın içine koydum. Metal kapının gıcırdayarak açılan sesini duyar duymaz bakışlarımı çantamdan çekip kapıya çevirdim.
Feride güler yüzle beni karşıladı, ve kapıyı sonuna kadar açıp çiçeklerle dolu olan ve arkası boydan boya cam olan atölyenin gözükmesini sağladı. Hava kararmıştı ve ışıklarla dolu bahçe çok güzel bir manzara sunmuştu.
"Hoş geldin," dedi Feride bana sarılırken. "Hoş buldum," diyip ben de karşılık verdim.
"Buz gibi olmuşsun geç hemen içeri." Kapıyı arkamızdan kapatırken atölyeye doğru yürüdük, hem bahçenin belirli yerlinden ışıklar sarkıyordu hem de yerlerde de minik ışıklar vardı. Feride atölyenin cam kapısını çekip açtı. Anında sıcak hava yüzümüze çarptı.
Oldukça büyük olan alanda boyalar, tahta parçaları, büyük bir çalışma masası vardı üzeri tornavida, tüm araç gereçlerle doluydu. Bir taraftada küçük bir mutfak ve yuvarlak bir masa mevcuttu. Ben etrafı incelemeye o kadar dalmıştım ki, gelen adım seslerini bile çok sonradan duymuştum.
"Gel Ulaş, seni Ada'yla tanıştırayım."
Bakışlarımı küçük mutfaktan çekerken, muhtemelen tuvalet olduğunu tahmin ettiğim kapıdan çıkmış olmalıydı. Ulaş, olduğunu tahmin ettiğim - ki ortamda ondan başka biri olmadığına göre o olan kumral adam - bize doğru yürümeye başladı.
"Merhaba," deyip karşımda durdu ve hafifçe baş selamı verdi. "Ben Ulaş," boyu oldukça uzun olan, hafif kirli sakallı eli yüzü düzgün birine benziyordu.
Kenan ama hep tıraşlı olurdu, üstelik o gülünce gamzesi ortaya çıkıyordu. Bir de bu başlamıştı tanıştığım herkesi onunla karşılaştırıyordum istemsizce.
Acaba şu an ne yapıyordu? Gideli tam beş gün olmuştu ve hiçbir haber alamamıştım, sadece ben değil abim de bilmiyordu. Umarım iyiydi, hep dualarımda o vardı, iyi olması ve sağ salim evine dönmesi.
Şimdi Kenan nerden gelmişti aklıma? Ah be adam varlığında yokluğunda ayrı ayrı çok zor.
"Memnun oldum, ben de Ada."
"Hadi gelin oturalım, Ulaş sen gelmeden kahve demledi, Brezilya'dan getirdi, seversin bence." Üçümüz masaya doğru yürürken, Ulaş tezgaha gidip camdan olan kahve demliğini eline alıp, masaya koydu, sonra da gidip üç fincan alıp masanın üzerine koydu. Biz de Feride'yle masaya geçip oturduk.
"Burası Ulaş'ın atölyesi," Ulaş da sandalyelerin birine oturdu ve başını salladı. "Benim üniversiteden arkadaşımın arkadaşı Ulaş, onun referansıyla yollarımız kesişti ve diğer tasarımcımız oldu. Uzun bir süre yurtdışında farklı farklı ülkelerde kalıp, bir sürü gönüllü projede yer almış. Üstelik çokta yetenekli, Kadıköy'de çok tatlı bir seramik dükkanı var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Tozu
RomanceSevdiğiniz adam bir gün gelip, ben başkasına aşık oldum deseydi ne yapardınız? Saat kırıldı diye zaman durmuyormuş. Bir insan gitti diye, diğeri ölmüyormuş. "Şu son bir yıldır her şey çok değişti. Değiştin. Değiştim. Yıkıma uğrattı şu son bir yılda...