8. Bölüm

11.6K 758 66
                                    

'Senin baktığına herkes bakıyor ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu?'

⚜️

İnsan bazen kaybolmuş hisseder, kendi içinde. Kalbinin hangi odacığına saklanacağımı bilemez, nerde olduğunu, kim olduğunu, hayat gayesini; tüm bu düşünceleri içinde kaybolur.

Herkes dışardan bakıldığında sadece birer insandır, ama her insanın içi keşfedilmemiş bir haritadır.

Dizlerimi karnıma çekmiş yüzümü de dizlerime yaslamış bir vaziyette ay ışığını seyrediyordum çalışma koltuğumda oturmuş pencereye bakarken. Pencerem açıktı ve dışarının o ıssız sesi odama doluyordu. Mahalledeki tüm ışıklar sönmüştü, bir benim odamın ışığı yanıyordu, çünkü bir beklediğim vardı.

Odamı evlendikten sonra bozmamışlardı, çamaşır odası gibi kullanmaları hariç odam ve eşyalarım hep yerli yerindeydi, bazen gelip burda kalırdım. Herkesin odası vardı, ve evde dördümüze yetecek kadar büyük olduğundan, yeniden bura taşındığımda odam yerli yerindeydi, çalışma masamdan, yatağıma ve gardırobuma kadar. Sanki bu evden hiç gitmemişim gibi.

Başımı kaldırıp masamın üzerinde duran telefonuma tıkladım, hala bir mesaj yoktu. Hoş olmadığını da biliyordum, saatlerdir telefonun başında bir haber gelir diye bekleyip durmuştum. Telefonumun sesini en yükseğe getirmiştim mesaj ya da arayan olursa hemen duyayım diye. Ama bu saatten sonra da haber çıkmazdı biliyordum, belki ancak sabaha, iyi veya kötü.

Saat gecenin bir buçuğuydu. Kenan abi hala karakoldaydı, ve Ege şikayetini çekmezse iki gün sonra mahkemeye çıkacaktı. Yusuf abi beni ikna edip eve götürmeye çabalarken, abim mesajımı görmüş olsa gerek ki apar topar karakola gelmişti. Hamza bana bir de tost almıştı ve bitirene kadar başımda beklemişti.
Hamza meğerse Kenan abinin timden arkadaşıymış, bir görevle ilgili konuşmaya gelmiş onunla ve yarın gitmesi gerekmiş.

Abimle Yusuf abi uzuz uzun ne yapabileceklerini konuşmuşlardı, ve tek çare Ege'nin şikayetini geri çekmesi olduğuna karar verilmişti. Bu ihtimalde imkansıza yakın bir şeydi işte. Ege inattı ve inadı tuttu mu kimse onu fikrinden kolay kolay döndüremezdi. Onlara bunu anlatmıştım ama ne kadar anladıklarını bilmiyordum. Ayran ve tosttan sonra kendime gelmiştim, stres ve açlıktan olsa gerek tansiyonum düşmüştü.

Yusuf abi bizi eve bırakmakta çok ısrarcı olsada, abim arabayla geldiğini söyleyip beni de almış eve getirmişti. Yusuf abi ve Hamza da gitmişti zaten, çünkü orda durup yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Yusuf abi bana telefon numarasını vermişti, kendimi kötü hissedersem aramam için tembih üstüne de tembih etmişti, ve bir gelişme olursa bana haber edeceğini dair söz vermişti.

Biz eve geldiğimizde kızlarda evlerine gitmişti, masayı toplamışlar ve mutfağı pırıl pırıl yapmışlardı. Onlara da çok ayıp olmuştu, hem çağırıp hemde onları evde tek bırakıp gitmiştim. İkisinede sonra telefonda uzun uzun neler olduğunu anlatmıştım zaten. Onlardan bu konuda özür dilediğimde ise Ilgın saçmalamayı kesmemi ve yoksa beni pencereden atmakla tehdit etmişti. Onları bu yüzden çok seviyordum işte, evime yeniden bu yüzünden dönmüştüm, çünkü özlemiştim.
Onlarda ailem gibilerdi. Öyle basit şeylere küsmüyorlar aksine daima arkamda oluyorlardı. Yüklerimi benle beraber yüklemek için gayret ediyorladı.

Evet Muğla da Ayşe vardı, annemle babam vardı ama o kadar. Burda abim vardı, Ilgın, Ayla, çocukluktan beri tanıdık olduğum sokaklar, yüzler ve en önemlisi çocukluğum saklıydı bu mahallenin her köşesinde. Beni bura çeken çok şey vardı. 

Bir de tabi Kenan abi vardı. Onu nasıl unutabilirim. Başımın belası.

Abimle konuştuğumda ise, hiç bir şeyden haberi olmadığıma ikna olmuştum. Yani dün gece ne olduğu büyük bir muammaydı, ve bu sırrı Ege'den öğrenemeyeceğime göre sadece Kenan abiden öğrenebilecektim.

Altın TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin