'Birini sevmeyi bıraktığında, içinde ölmeye başlar.'
⚜️
Çöktüğüm yerde durup kaldım, sırtım duvara yaslı salona baktım, kırılan cam sehpaya, yerde parçalanmış bardaklara, fırlatılmış kitaplara, duvara çarptığım sandalyelere, yerde olan en sevdiğim tabloya. Mahvolmuştu her yer sanki büyük bir hortum çıkmıştı da ev yerle bir olmuş gibiydi, ama bu dağınıklık bile içimdeki yıkımın zerresi kadar olamazdı. Anlatsam içimdeki yıkımı bu salon yanında hiç kalırdı.
Öyle bir acı çekiyordum ki, sanki yeni doğmuştum ve annemden zorla kopartılıyordum. Savunmasız, kaybolmuş, yapayalnız.
Herkes yanımda olsa neyleyim, her şeyim gitti.
En çok canımı ne acıtıyordu çözemedim, bana hiç güvenmemiş olması mı, sevmemiş olması mı yoksa benim için hiç çabalamaması mı?
Çok mu zordu, gelip bana hesap sormadan sen mi yaptın demek, yok dediğimde inanmak? Ben ona ne yapmıştım da bana bu denli güvenmemişti? Herkese buz olan ben ona ateştim, o benim zaafımdı ve bunu en iyi o biliyordu.
Kapısında köpek etmişti beni, git dese giden kal dese kalan aciz bir köpek. Acıyordu her yerim ama en çokta kalbim. Hiç sevilmemiş olan kalbim.
Çabalamamıştı bile, seni sevmeyi istemiyorum git dediğimde zerre çabalamamış gitmişti. Oysa gitmeyeceğim, yanında kalacağım dese, düşünmeden kanardım bırakmazdım onu, öyle muhtaçtım ona, öyle acizdim.
O gitmişti, hiç düşünmeden.
Nereye kesip atıyordum onu? Bunu derken bile ne kalbim almıştı dediklerimi ne aklım. Ben ondan vazgeçersem ölürdüm, nefesti o benim için. İnsan hiç nefes almadam yaşar mıydı? Yaşayamazdı.
Vazgeçmiştim sadece, onu sevmekten değil, onun için çabalamaktan, beni hiç sevmeyen biri için gururumu ayaklar altına almaktan vazgeçmiştim sadece. Ben onu severdim, hepte sevecektim ama o bunu artık bilmese de olurdu. En azından onu sevdiğimi bilmezse ve bir gün hayatına devam ederse, derdim ki zaten o senin vazgeçtiğini düşündü ondan hayatında devam etti. Onu sevdiğini bile bile benim için çabalamadı gitti hayatına devam etti demekten daha iyiydi, daha az acı verici ve gurur kırıcı.
Ada beni hiç sevmemişti, sevmeyecekti de. O sadece ona olan merhametimi sevdi, beni değil benim onu sevmemi sevdi ama beni değil.
Ayağa kalkıp sehpanın yanında devrilen telefonumu cam kırıklarının altından aldım. Telefonum da nasibini almıştı öfkemden ve camı çatlamıştı.
"Yusuf ," dedim dimdik duran sesimle, etrafımdaki her şey, içim hiç paramparça olmamış gibi.
"Günaydın abi nasılsın?"
"Abim, şu 23 Nisan için olan tasarımcı Ulaş Meniç dün projeden ayrılmış, git konuş projeye geri dönsün. Paraysa derdi, iki katı, üç katı her ne istiyorsa ver, benim muhasebecimle iletişime geçersin, neyse hallederiz. He derdi başkaysa, öğren, anla, ne gerekiyorsa işte onu hallet. O adam projeye bugün geri dönsün."
"Ederim abim hallederim, şirkete geçmeden önce onu çözerim ama sen iyi misin, sesin iyi gelmiyor?" Yusuf benim sırdaşımdı, karındaşım, kara kutum. Biz birbirimizin tek lafından anlardık iyi olup olmadığımızı. Her şeyimizi beraber yaşamıştık, fevriydik ikimizde, kavga ederdik yeri gelir en çok ikimizi birbirimizi hırpalardık ama uzatmazdık, döner sarılır barışırdık.
"Bok gibiyim." Dedim saklamaya lüzum görmeden.
"Ada mı?" Dedi.
Sustum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Tozu
RomanceSevdiğiniz adam bir gün gelip, ben başkasına aşık oldum deseydi ne yapardınız? Saat kırıldı diye zaman durmuyormuş. Bir insan gitti diye, diğeri ölmüyormuş. "Şu son bir yıldır her şey çok değişti. Değiştin. Değiştim. Yıkıma uğrattı şu son bir yılda...