Selamlarrr! Biliyorum biraz ara verdik ama vize haftam o yüzden şu sıralar çok yoğunum. Yine de yeni bölümümüzle geldim! Şimdiden hepinize iyi okumalar! Oy ve yorumlarınızı bekliyorummm <333
8. BÖLÜM: BUZ ADAM'IN KIRMIZI ODASI
Kulaklarım uğulduyordu. Dakikalar önce Kavas'ın dudakları arasından çıkan o sözcükler de neyin nesiydi? O sözcük de neydi öyle?
"Ne?"
"Ne?" Arden'le aynı anda gösterdiğimiz tepki karşısında Kavas'ın sert bakışları anında beni bulmuştu. Kaşları yavaşça havalandı ve saliseler sonra eski yerine geri döndü. Bu çaktırma demek miydi?
"Tekrar ediyorum," dedi Kavas yeniden bakışlarını Arden'e döndürdüğü sırada. "Kalkıyor musun, kaldırayım mı?" Arden'in şüpheci bakışları bana döndüğünde yerimde rahatsızca kıpırdandım. Gözlerinde bir duygu vardı. Öyle saklı, öyle gerideydi ki okunmuyordu fakat iç güdülerimden mi bilinmez kendimi onun yanında savunmasız hissediyordum. Rahatsızlığım zirvedeydi.
"Bu doğru mu?" diye sordu kahvelerini yüzümden çekmeden. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Dakikalar önce tanıştığım ve sadece adını bildiğim çocuk karşıma geçmiş benden hesap sormuyordu, değil mi?
"Sen benden hesap mı soruyorsun?" diye sordum sakin olmaya çalışarak. Oysa kaşlarım çatıktı, tıpkı karşımdaki kahvelerin sahibi gibi.
"Cevap verecek misin?"
"Sana ne?" Ters cevabımın üstüne dudakları arlansa da ona müsaade etmeden devam ettim sözlerime. "Sen bana hesap soracak haddi nereden buluyorsun tam olarak? Kimsin ki sen? Seni tanımıyorum bile! Ayrıca... Evet, doğru söylüyor. Bundan sana ne?" Kelimelerimin arasına serpiştirdiğim öfke kırıntıları fazlasıyla hissediliyordu. Öfkelenmiştim, sebebi ise tanımadığım bir adamın karşıma geçip haddini aşmasıydı.
"Duydun." dedi Kavas beni desteklercesine. "Def ol şimdi." Arden'in sinirle kızaran yüzünü süzdü yeşillerim. Fazlasıyla sinirlenmiş gözüküyordu, bu hâli tuhaftı. Soyadıma kadar biliyordu ama gelip beni tanımıyormuş gibi davranmıştı. Üstelik Kavas'ın güya sevgilim olduğunu öğrenip hesap sormuştu. Gözlerimi kısıp daha dikkatli baktım suratına. Kimdi bu çocuk? Tanıyor muydum? Zihnimi yokladım fakat yoktu. Karşımdaki kahve gözler, kumral saçlar, uzun boy... Hayır, tanıdık değildi.
"Öyle olsun," Başını ardı ardına salladı. "Yeniden görüşürüz Hazel." Dudaklarım şaşkınlıkla bir parça aralandı. Cevap vereceğim sırada yanımdan kalkmış arkasına bile bakmadan ilerlemeye başlamıştı.
"Ulan!" diye mırıldandı Kavas hırsla. Arden'in az önce oturduğu koltuğa oturup çantasını yere koydu. Hırsla ellerini birbirine kavuşturduğu sırada gözleri avını izleyen aslan misali Arden'in sırtındaydı. O başka bir yere oturana kadar çekmemişti gözlerini üzerinden. "Bir de yeniden görüşürüz diyor, şerefsiz. Gel, gel de gör ebeninkini..."
"Kavas tamam!" Sinirle homurdanmaları iyice sessizleşmişti. Kendi kendine söylenip duruyordu.
"Nereden buluyorsun böyle tipleri?" Bir anda bana dönerek sorduğu soru karşısında anlamazca ona bakakalmıştım.
"Ben mi? Yanıma gelen oydu!" Dudakları alayla yukarı kıvrıldığında kaşlarım daha da çatıldı.
"Ah Hazel!" Başını geriye atarak duvara yasladığında dudaklarındaki sinirli gülümseme hâlâ yerini koruyordu. "Ben seninle ne yapacağım böyle?" Bakışlarını bana döndürdüğünde gözlerinde gördüğüm duygu karmaşası beni sessizliğe itmişti. Dudaklarımı aralayıp tek kelime edecek cesareti bulamadım, onun yerine gözlerindeki o çaresizce çığlık atan duyguyu anlamaya çalıştım. Sinirli gülümsemesi silindi, dudakları düz bir hâl alırken bakışları benden çekilmedi. İrisleri yoğunlaştı, öyle etkisi altına girmiştim ki gözlerimi çekemiyordum. Beni ona çeken bir şeyler var gibiydi. Gözlerindeki duygu muydu beni ona bağlayan? Peki ya o duygu neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN GÖZYAŞI SERİSİ I
Tiểu Thuyết ChungKüçük yaşında büyümek zorunda kalmış, çocukluğunun katilini bitirmek isteyen bir adam. Hiçbir şeyden haberi olmayan, adalete âşık bir kadın. Adamın içinde yanan intikam ateşi. İntikam ateşinden kavrulan kadın. Amansız bir hastalık... Küllerden doğ...