12. BÖLÜM: Yağmur Gözyaşlarını Gizler

172 23 20
                                    

Merhabalar yeniden! Biraz hikaye tıkanmıştı ama hallettik hahahah. O zaman uzatmadan hemen sizi bölüme alalım. Keyifli okumalar, oy ve yorumlarınızı bekliyorum!

Bölüm şarkısı: Heal -Tom Odell

12. BÖLÜM: YAĞMUR GÖZYAŞLARINI GİZLER

(Kavas'ın anlatımıyla...)

Saat 02.34'ü gösteriyordu. Günlerdir olduğu gibi bugün de gözüme uyku girmemişti. Uyuyamıyordum. Zihnim susmuyordu, vicdanım ise ondan da beter bir hâldeydi. Gözlerim yanıyordu. Uykusuzluktan mıydı bu yangın yoksa gözyaşlarım akmak için göz pınarlarımı zorladığından mı? Kıpkırmızı olmuştu gözlerim, tahmin etmek zor değildi. Gözlerimi kırpıştırdım. Derin bir nefes çekmek istedim ciğerlerime ancak aldığım nefes bile boğazımdaki yumruyu aşamadı. Tekrar tekrar yutkundum. Rahat bir nefes almak tek dileğimdi, oysa bu neredeyse imkansız gibiydi. Kalbim ağrıyordu. Hasta mıydım? Evet. Amansız bir hastalığa yakalandığımı hissediyordum. Bu öyle bir hastalıktı ki tedavisi yoktu.

Tedavisi var. Tedavisi onda.

İlacıma ulaşamazdım. Daha bu oyunun en başından beri yanı başımdaydı ancak dokunursam canım acırdı, onun da canını acıtırdım. Kendimi geri çekiyordum. Bunun için üstün bir çaba sarf ediyordum ancak bir türlü başaramıyordum. Ben Kavas Devrim Erdemir, çocukluğumun katilinin kızından uzak duramıyordum.

Gözümden bir damla yaş daha süzüldü yanağıma doğru. Normal, diğer herkes gibi yarınımız yokmuşçasına neden yaşayamıyorduk biz? Bizi neden bundan mahrum etmişlerdi? Bizim hakkımız yok muydu nefes almaya? Neden ruhumuzu öldürmüşlerdi? Yirmi bir gramın nesi çok gelmişti?

Titreye titreye nefes almak için çabalayan çocukluğum geldi gözümün önüne. Yutkundum. Başımı ellerimin arasına alıp saçlarımı sertçe çekiştirdim. Acı çığlıklarım kulaklarıma doldu. Kulaklarımı kapadım. Ağlayışlarım, sesli iç çekişlerim, hıçkırıklarım ve tüm bu insani tepkiler yüzünden yediğim dayaklar, gördüğüm işkenceler... Benden bir hayat çalınmıştı, öyleyse şimdi yaşamamı nasıl bekliyorlardı benden?

Gözlerimi yumdum sıkı sıkı. Geçmiyordu bu acı ve ben son nefesimi verene kadar da geçmeyecekti. Ben hiçbir zaman rahat rahat nefes alamayacaktım. Hiçbir zaman mutlu olamayacaktım çünkü geçmişin yükleri hep sırtımda olacaktı. Benim bir geleceğim bile yoktu. İntikam alacaktım sadece. Peki ya sonra? Sonrasında ne yapacaktım? Hiçbir şey... Hayatım koca bir hiçlikten ibaret olacaktı çünkü biliyordum ki tek başıma kalacaktım o kalabalığın arasında. O olmayacaktı, gidecekti ve ben bu sefer içimde yanan ateşe rağmen tir tir titreyecek, üşüyecektim. Kalbim buz tutacaktı, içimdeki intikam ateşi kalbimin buzullarına etki etmeyecekti.

Başka bir yolu olmalı. Onu alt etmenin başka bir yolu olmalı.

Sahiden var mıydı başka bir yolu? Onu parçalamamın, kırmamanın ve yok etmemenin bir yolu var mıydı?

Bulmak zorundasın. Bunu kendin için, onun için yapmalısın. O bataklıktan nasıl çıktıysan şimdi de çıkmalısın.

(Ağustos 2011, Kavas'ın anlatımıyla...)

Yine yaz sıcağının kavurucu olduğu bir günde bu soğuk depodaydık. Dışarısı ne kadar sıcaksa bu izbe ve terk edilmiş oda da o kadar soğuktu. Başım soğuk duvara yaslıydı, ellerim ise tozlu ve pis olan zeminde son güç kırıntılarını kullanmak bedenimi dik tutmaya çabalıyorlardı. Yorgundum, uykum vardı. Her yerim soğuktan uyuşmuş gibi hissediyordum. Kolumu kıpırdatamayacak kadar hâlsizdim. Bu, sanayi tipi klimanın da en soğuk derecede çalışmasından ötürü de olabilirdi tabii. Ellerim pis zeminde yavaş hareketlerle yumruk hâlini aldı. Bu duruma düşmekten nefret ediyordum. Eve gitmek istiyordum. Hayır, babamın yanına değil. Annemin yanına. Yine dizlerine başımı yaslamak istiyordum. Gözlerim kapansın, sıcak battaniyenin altında onun pamuk teni eşliğinde uyumak tek dileğimdi ancak bu imkânsızdı. Ben buraya hapsolmuştum. Kim bilir annemi ne zaman yeniden görebilecektim? Görebilecek miydim? Orası bile bir soru işaretiydi.

KAN GÖZYAŞI SERİSİ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin