Bölüm şarkısı: B. -Anıl Emre Daldal
13. BÖLÜM: BUZ & SARMAŞIK
Karşımdaki üç adamın üzerinde gezdirdim gözlerimi. Kavas, babamı gördüğü an Arden'i unutmuş ve direkt Haluk Arsoy'un dibinde bitmişti. Son yaşadığımız tokat olayından sonra Kavas'ın babamı ilk gördüğündeki kibarlığından eser kalmamıştı. Laflarını acımasızca sokmaktan geri kalmıyordu.
"Hâlâ nasıl Hazel'in karşısına çıkma cesaretini buluyorsunuz?"
"Kızımın karşısına çıkıp çıkmamam seni hiç ilgilendirmez delikanlı!"
"İlgilendirir!" Kavas'ın sert sesi okulun boş bahçesinde yankılandığında irkilmeden edemedim. Siyah harelerinin ardındaki buzları alev alevdi ve alevleri koyu lenslerinin ardından bile seçiliyordu. Yüz hatları öyle bir kasılmıştı ki, karşımdaki görüntü sanki bir ressamın çizim defterinden çıkmış gibiydi. Kalem darbeleri gözümün önündeydi. "Onun canını yakmanız beni ilgilendirir Haluk Bey. Karşımdaki kişinin babası olup olmadığına bakmam bile." Öfkeli cümlelerini sertçe babamın yüzüne vurduğu sırada yanımda hissettiğim hareketlilikle istemsizce bir adım yana ilerlettim bedenimi. Bakışlarımı sağıma döndürdüm aniden. Gelen kişinin yüzünü görünce içimdeki yüzümü buruşturma isteğini bastırmak zorunda kalmıştım.
"Seninki pençeleri çıkardı." dedi yüzündeki keyifli gülümsemesiyle. Çenesiyle Kavas'ın önümdeki bedenini ve onun önündeki babamı gösterdi
"O pençelerden nasibini almanı istemiyorsan susmanı öneririm." Çatık kaşlarımla sarf ettiğim cümle onu daha da güldürdü. Keyifle parıldayan yüzüne yumruk atmamak için yumruklarımı sıktım. "Şansın varken kaçman iyi olurdu senin adına." diye mırıldandım gözlerimi gözlerinden çekmediğim sırada. "Devrim'in bu öfkesi karşısında yok olma ihtimalin çok yüksek." Başını iki yana salladı büyük bir özgüvenle.
"Bu cümleleri kime sarf ettiğinin farkında değilsin yeşil göz." Dudaklarım alayla kıvrıldı.
"Kim oluyormuşsun sen?" Bir adım daha yanıma ilerlediğinde dik duruşumdan ödün vermek istemediğimden kıpırdamadım. Dik dik yüzüne bakmaya devam ettim. O ise yüzünü yüzüme yaklaştırmak için uzun boyundan ötürü eğildi. Dudakları yüzümün hemen yanından kulağıma doğru ilerledi.
"Çok yakında göreceksin." Sıcak nefesini tenimde hissetmek midemi bulandırdı. "Çok yakında hepiniz göreceksiniz." Ellerim omuzlarına yaslandı. Sertçe ittirerek uzaklaştırdım onu kendimden. Sık nefeslerim ve az önce tenimde hissettiğim nefesi kendimi kötü hissetmeme neden olmuştu. Ne demek istemişti? O sarf ettiği sözler de neyin nesiydi? Dudaklarındaki sırıtmayı silmeden birkaç adım geriledi ardından gözden kaybolana kadar adımları bir saniye olsun durmadı.
"O benim kızım!"
"Evet, siz de kızınıza el kaldıran bir babasınız." Kavas'ın kulağıma dolan sözleri bakışlarımın onlara dönmesine sebep oldu. İkisi de sert bakışlar ve öfkeli soluklarla birbirlerine bakarken daha fazla kavga etmelerine müsaade etmeden "Yeter!" Diyerek sesimi yükselttim. Beni korumak için önüme geçen Kavas'ın bedeninin ardından çıktım. İkisinin de gözleri beni takip etti, ortalarına geçtim.
"Kavga etmeyi kesin." Derin sessizlik saniyeler içinde gerçekleşti. İkisi de susmuş, gözlerini benim üzerime dikmişlerdi. Bu her ne kadar gerici bir durum olsa da sustukları ve kavga etmeyi bıraktıkları için az da olsa gevşemişti bedenim.
"Konuşacak bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum." diye mırıldandım dakikalar sonra. Yeşillerim babamın mavilerine tutundu. "Bence yanağımda hâlâ izi olan morluk her şeyi anlatıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN GÖZYAŞI SERİSİ I
Ficción GeneralKüçük yaşında büyümek zorunda kalmış, çocukluğunun katilini bitirmek isteyen bir adam. Hiçbir şeyden haberi olmayan, adalete âşık bir kadın. Adamın içinde yanan intikam ateşi. İntikam ateşinden kavrulan kadın. Amansız bir hastalık... Küllerden doğ...