18. BÖLÜM: ŞEYTANIN AYAK İZİ
(Hazel'in anlatımıyla...)
Bodrumdaydım. Yıllar önce o kaçtığım yere geri dönmüştüm. Etraf karanlıktı, zifiri karanlık... Hiçbir şey göremiyordum ancak kokusundan tanımıştım. Günlerce aç kaldığım, hastalandığımda acıdan kıvrandığım, ağlayarak yalvardığım, çocukluğum tüm kırmızı anılarını saklayan bu yerdeydim yine. Nasıl gelmiştim buraya? Kavas'ın kolları arasında uyuyakalmamış mıydım ben?
"Hazel, Hazel, Hazel..." dedi tanıdık bir ses. İrkilip etrafımı baktım. Hayır, bu Nana değildi. Başka biriydi, üstelik sesi bir erkeğin sesiydi. "Oyun oynayalım mı, Hazel?"
"Ne istiyorsun?" diye bağırdım karanlığa doğru. Kavas neredeydi? Benim burada ne işim vardı? İtici bir kahkaha sesi doldurdu kulaklarımı.
"Bedel." dedi tanıdık ses. "O baban tüm günahlarının bedelini seninle ödeyecek." Kalbim gerginlikle hızlandığında sık nefeslerim eşliğinde zifiri karanlığa baktım.
"Kimsin sen?" Titrek sesim adım seslerine karıştı.
"Ben mi?" Alaylı tınısı kulaklarımda çınladı. "Sana bir gün beni çok iyi tanıyacağını söylemiştim. Hatırlamıyor musun yoksa?" Kaşlarımı çatıp kim olduğunu düşündüm ancak kimse geçmedi aklımdan. Kavas, İren, Artemis, Barça ve bu gruba Edra'yı da dahil edersek kimseyle iletişim yoktu bu insanlardan başka. "Biraz kalbimi kırdın." dedi sessizliğime karşılık. "Neyse ki güzelce ödeşeceğiz?"
"Bu gerçek değil." diye fısıldadım kendi kendime. Bu gerçek olamazdı. Kavas'ın kolları arasındaydım, beni oradan alamazdı. Kavas beni bırakmazdı.
"Değil mi?" Adım sesleri olduğum yere doğru yaklaştı. Geri gitmeye çalıştım ancak ayaklarımın bağlandığını yeni fark ediyordum. "Test edelim mi öyleyse?" Bir ışık huzmesi belirdi. Karşımdaki tanıdık sesin sahibinin yüzü bir anda aydınlandı. Elinde kanlar damlayan bıçak girdi önce görüş açıma. Hemen ardından ise aşinası olduğum çehreyi talan etti gözlerim.
"Arden..." diye fısıldadım şaşkınlığıma mani olamayarak. Gülümsedi ancak bu öyle bir gülümsemeydi ki ardında birçok iğneleme, alay ve öfke yatıyordu.
"Arden değil." Dişlerini gösterecek kadar gülümsedi. Kahverengi gözleri tehlikeli bir şekilde kısıldı. "Ecelin." dedi ve bir anda üzerime saldırdı.
"Hazel!" Sık soluklarımla gözlerimi araladım. Yatakta hızlıca doğrulduğumda gözlerim etrafı süzdü. Odadaydım, dün gece Kavas'la uyuduğumuz yatakta yatıyordum. Hissettiğim rahatlamayla birlikte omuzlarım çöktü. Kalbimin sızısı biraz dindi. Bedenim tanıdık bir sıcaklığın altına girdi birkaç saniye sonra. Kavas kollarını bedenime dolayarak beni kendi çekti ve yatağa uzandırdı. Yeşil harelerim buz irislerine tutundu. Ardında gördüğüm endişe ve korku kırıntıları ise kalbime serpildi.
"İyi misin?" diye sordu terden ıslanmış sırtımı tişörtün üzerinden sıvazladığı sırada. Başımı salladım.
"Kabustu." dedim yutkunarak. "Biraz gerçekçiydi." Derince nefeslendim. "Bir an gerçek sandım. Ondan korktum." Açıklamam Kavas'ı gülümsetti. Dudakları nemlenmiş yanağımı buldu. Hafif bir öpücük kondurup boştaki eliyle diğer yanağımı kavradı. Elmacık kemiğimi baş parmağıyla sevdi.
"Anlatmak ister misin?" diye sordu yumuşak bir tınıda. Sırtımdan çekip karnıma sardığı eline tutundum. Belki de ona anlatmalıydım. Bir şey olacağından değildi ancak en azından içim rahatlardı.
"Bodrumdaydım." diyerek başladım anlatmaya. Bakışlarımı gözlerinden çekmedim, tüm söyleyeceklerimi gözlerinin derinlerine dalarak anlatmayı tercih ediyordum. "İlk önce beni oraya yeniden kapatanın Nana olduğunu sandım." Vücudum kasıldı. Kavas bunu hissetti. Elini sıkı sıkı tutan elimi okşadı yavaşça. "Ama değildi. Bir erkek sesiydi. Önce anlayamadım kim olduğunu. O kadar alaycı ve iğneleyici bir sesi vardı ki. Bir o kadar da öfke doluydu." Kavas dikkatlice dinliyordu anlattıklarımı ancak adını geçireceğim kişi karşısında bu kadar sakin kalmayacağını tahmin ediyordum. "Kim olduğunu sordum. Babamın tüm bedellerini benimle ödeyeceğini söyledi. Daha sonrasında ise onunla daha önceden yaşadığımız bir konuşmada dediklerini hatırlattı. Bir gün hepimizin onu tanıyacağını söylemişti. Bunu yineleyene kadar aklıma gelmeyen bir isimdi rüyamda beliren." Dilimle dudaklarımı nemlendirdim. "Sonra üzerime saldırdı. Arden'di. Tüm bu lafları söyleyen ve ecelim olduğunu belirtip üstüme saldıran..." Kavas'ın elimin altındaki eli kasıldı. Arden'in adı geçtiği andan itibaren gözlerinin koyulaşmasından öfkelendiğini anlayabiliyordum ancak bu sadece bir kabustan ibaretti. Yine de sinirimizi geren bir kişiliğe sahip olduğundan sanırım kabusta da gerçekçe de haz etmediğimiz biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN GÖZYAŞI SERİSİ I
Tiểu Thuyết ChungKüçük yaşında büyümek zorunda kalmış, çocukluğunun katilini bitirmek isteyen bir adam. Hiçbir şeyden haberi olmayan, adalete âşık bir kadın. Adamın içinde yanan intikam ateşi. İntikam ateşinden kavrulan kadın. Amansız bir hastalık... Küllerden doğ...