15. BÖLÜM: Minik Kalpler ve Kırık Umutlar

215 17 17
                                    

Bölüm şarkısı: Yalnız Başıma -Skapova

15. BÖLÜM: MİNİK KALPLER VE KIRIK UMUTLAR

(Kavas'ın anlatımıyla...)

Kanımı donduran bir sessizliğin içindeydim sanki. Karşımda, yatakta cenin pozisyonunda yatan bu kızın sessizliği kanımı donduruyordu. Anlamsız hislerle baş başaydı kalbim. Anlamlandıramadığım birçok duygu geçiyordu içimden ancak bunların en ağır basanı endişeydi. Endişeliydim. Dün geceden beri bir an olsun sönmemişti içimdeki endişe ateşi. Sönmüyordu da. Gördüğüm o görüntü bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Hazel'in nefesinin kesilmesi, kucağında ölü bir kız çocuğuyla oturması defalarca zihnimde dönen bir sahneydi. Tekrar tekrar aynı görüntü oynuyordu sanki ve ben aynı o andaki gibi çaresiz hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Derince iç çekip huzursuzluğu belli olan yüzünde gezdirdim bakışlarımı. Kaşları çatıktı, arada sırada hareket ediyordu. Kabuslarla dolu bir uykuyla baş başaydı. Kaç saat kalmıştı o odada? Ne kadar zaman okşamıştı o ölü kız çocuğunun saçını? Cevaplar Hazel'de gizliydi oysa o bu cevapların hepsini kendinde saklayacaktı. Oturduğum koltukta biraz daha eğildim. Huzursuz yüzüne daldı bakışlarım. Beyaz teni öyle solgun görünüyordu ki, ne olduğunu bilmesem onu hasta sanabilirdim. Keşke öyle olsaydı. Keşke o görüntüyü görmeseydi, o anı yaşamasaydı da basit bir soğuk algınlığıyla boğuşsaydı.

Sıkıntıyla sağ elimi kumral saçlarına uzattım. Yumuşak tutamları parmaklarımın arasında kaydı. Tıpkı o kız çocuğunun saçlarını sevdiği gibi bir şefkatle okşadım ince tellerini. Ne çok şey yaşamıştı hayatına girdiğimizden beri? Ona bunu yapmaya ne hakkım vardı? Yoktu. Düşünmeden onu bu oyuna sokmuştum oysa sonuçlarını ve oyun içindeki sürpriz değişimleri görememiştim. Hepimizi bambaşka bir yola sürüklemiştim. İçimdeki intikam ateşi gözümü kör etmişti ve tek istediğim Haluk Arsoy'u yok etmekti. Kalbimi susturmuştum, kimseyi dinlememiştim. Yaptığım en büyük hata belki de bu oyunun sonucunu düşünmemek olmuştu ve bu hem bana hem Hazel' çok pahalıya patlamıştı.

"Seni nasıl iyileştireceğim?" diye fısıldadım yüzüne doğru. Sıkıntılı yüz ifadesi yerini koruyordu. Saçlarını biraz daha okşadım. "Nasıl ayağa kaldıracağım seni?" Başımı iki yana salladım hüzünle. "Özür dilerim," Mırıltımı duymuyordu ancak onunla konuşmaya ihtiyacım olduğu kadar kimseye yoktu şu hayatta. "Milyonlarca kez özür dilerim senden. Kırık kalbini daha da kırdığım ve seni defalarca kez düşürdüğüm için." İç çektim. "Hem senden hem de kalbimden..." Kaşları dokunuşlarımla biraz düzelirken gergin vücudu yavaş yavaş gevşiyor gibiydi. Sessizliğimizi koruyup saçlarını okşamaya devam ettim ancak aşağıdan yükselen sesler gitme vaktim olduğunu söylüyordu. Herkes çok endişelenmişti ve Artemis Hazel'i kanlar içinde gördüğü an kendini kaybetmişti. Ona durumu anlatamamıştım fakat zamanı gelmişti. Eninde sonunda öğrenecekti, ayrıca Hazel'in bu yolda ona çok ihtiyacı vardı.

Eve gelene kadar Hazel'i tüm yol boyunca kucağımda uyutmuştum. Vardığımızda ise hızlıca onu Artemis'in odasına çıkarmıştım, arkamdan gelen İren ise Hazel'in kanlı kıyafetlerini değiştirmiş ve ona kendi kıyafetlerinden vermişti. Şimdi ise huzursuz uykusunun altıncı saatini geçiriyordu. Hiçbirimizin gözüne uyku girmemişti ama Hazel'in huzursuz da olsa uyumasına seviniyordum. Uyanıkken vereceği tepkilerden ve göreceğim ruh hâlinden korktuğumu inkâr edemezdim. Son kez saçını okşadıktan sonra tüy kadar hafif bir öpücük kondurdum tutamlarına. Hemen ardından ayaklanıp ses çıkarmamaya özen göstererek odanın kapısını araladım. Ardımdan kapıyı yavaşça kapadım. Hızlı adımlarla merdivenlerden inip birkaç saniye içinde salona vardım.

"Abartıyorsun Artemis," dediğini duydum Edra'nın. Salonun girişinde durdu adımlarım. "Hazel ölmedi, sapsağlam yukarda duruyor. Biz de o depoda çok şey yaşadık, çok acı çektik ama bak buradayız."

KAN GÖZYAŞI SERİSİ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin