Jedan

2.3K 95 21
                                    

"Gerçekten konuşmayacak mısın o konu hakkında?" Edin kahvesini masaya bırakırken konuştu.

"Hangi konu?" Dusan kahve fincanının kulbuyla oynamaya devam etti. Bilmemezlikten gelmek bazen işini kolaylaştırıyordu.

"Boşanıyorsun, Dusan. İki haftadır bekliyorum bir şey diyeceksin diye ama hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. Böyle kurtulamazsın bundan."

"Ne yapmamı bekliyorsun Edin? Sürekli ağlayıp sızlayamam. Hayatımın gerçeği bu ve bunu yaşayacağım." Dusan'ın ses tonu yükselmişti.

"En azından arkadaşlarınla paylaşabilirsin." Edin, Dusan'a zıt bir şekilde sakin bir sesle konuştu. Amacı onu kızdırmak değil, yanında olduğunu hissettirmekti. "Hiçbir şey anlatmıyorsun, kendine zarar bu. Şu an her şey iyi gibi geliyor ama olmayacağı günler de olacak." Dusan omuzlarını düşürdü. Edin'in onun iyiliğini düşündüğünün farkındaydı, konuşmanın iyi geleceğinin de. Belki sadece güçsüz görünmek istememişti ama bazen güçsüz görünmek de iyi gelebilirdi insana. Özellikle iyi bir arkadaşın varsa.

"Haftaya Sırbistan'a gideceğim. Bir avukata vekâletimi vereceğim, geri kalanıyla o ilgilenecek. Sadece bir imza işi kalmış olacak."

"Hiç uğraşmayacak mısınız?"

"Uğraşacak bir şey yok. O böyle istiyor."

"Bu noktaya nasıl geldiniz peki? Başka bir durum mu var?" Edin'in sesindeki imayı anlayabilmişti Dusan.

"Yok. Daha farklı." dedi ve derin bir nefes aldı. "Dragana hep... Güçlü bir karakterdi. Bu güç baskınlık da getiriyordu. Başta kararlarıma hep saygı duyarken İngiltere'den sonra değişti işler." Biraz duraksayıp uzaklara baktı. "Hollanda'ya gitmek istemedi başta. İngiltere'yi seviyordu ve orda kalmak istiyordu. Bense oradaki gelişimimi tamamlamış hissediyordum ve farklı maceralara atılmak istedim. Sonuçta benim istediğim oldu. O sıralar hamile olduğu için çok üsteleyemedi sanırım. Sonrasında Ajax transferinde de aynı anlaşmazlığı yaşadık. Keza Türkiye'ye gelirken de. Dragana hep muhalefet oldu, kararlarıma karşı çıktı ama benim kararım hep bizim daha mutlu olmamız içindi. Türkiye için daha fazla inatlaştık, başta o yüzden gelmedi zaten." Kahvesinden bir yudum aldı. "Hep peşimden gelmişti ve yine geleceğini biliyordum. Ama belli ki yanılmışım. Böyle bir duruş sergilerse vazgeçerim ve dönerim diye düşündü sanırım ama burada mutluyum. Benim mutluluğumu önemsemeyen birisi için de uğraşmak yanlış." Dusan sözlerini bitirdiğinde Edin anlayışla kafasını salladı.

"Bu kadar uzun bir mevzu olduğunu bilmiyordum." Demekle yetindi. "Sonra ne yapmayı düşünüyorsun peki?"

"Sanırım futbol tek aşkım olmaya devam edecek uzun bir aradan sonra." Edin güldü.

"Abartma, mutlaka birileriyle tanışırsın."

"10 yıldan fazla oldu dostum." dedi Tadic. "Flörtleşmek nedir, nasıl sevgili olunur hiç bilmiyorum."

"Bence Mert Hakan'dan taktik almalısın. Kendisi çok başarılıdır ilişki konusunda. " Dusan seslice güldü.

"Kesinlikle, sonrasında depresif şarkılarla antrenman yaparız birlikte."

"Seni o tabloya çok uzak görmüyorum."

"Kes sesini Edin."  Edin gülerek ellerini kaldırdı.

"Sadece söylüyorum."

***

Küçük sayılabilecek bir ofis. Herkesin kulağında kablosuz kulaklıklar. Etraftaki tek ses makinelerin ve klavyelerin sesleri. Bu tabloyu hareketlendiren kişi telefonla konuşarak içeri giren proje yöneticisi oldu.

"Tamam, tamamdır. Ben size bütçeyi ileteceğim. Görüşmek üzere." Metin telefonunu kapattıktan sonra masasına oturdu ve ekibine doğru konuştu. "Pazartesi çekim olacak. Rahat bir şey, video üzerinden gideceğiz yine." Ekiptekiler kulaklıklarını çıkartarak Metin'in dediklerine kulak kesildiler.

"Abi pazar yapsalarmış ya, temizinden mesai olurdu." Mithat mızmızlanarak konuştuğunda Metin'in yüzüne bir gülümseme yayıldı.

"Pazar olmaz, maç var."

"Maç için mi ertelettin lan işi? Yuh, bu ne fanatiklik?"

"Oğlum ben ertelemedim lan, salak mısın? Onlar erteledi."

"Yine bu ne fanatiklik?" dedi bu sefer gülerek.

"Daha ne işi olduğunu söylemedim?" En ilgisiz görünenler bile merakla Metin'e döndü.

"Ne işiymiş?" Oktay'ın merakı sesine yansımıştı.

"Socrates Dergi." Ekipten şaşkınlık nidaları yükseldi. Metin'in gülümsemesi daha da büyüdü. "Dusan Tadic özel röportajı." Duyulan isimle herkesin gözü bir kişiye dönmüştü.

"Hadi yine iyisin he." Sinan göz kırparak konuştu. "Kocan geliyor." Herkes sesli şekilde güldüğünde Sevil olduğu yere gömüldü.

"Allah'ın belası, öyle denir mi?" Ayağıyla vurdu Sinan'ın sandalyesine hafifçe. "Adam evli ya."

"Tek sorunun bu değil mi? Onun dünyaca ünlü bir futbolcu olması ve aranızdaki 12 yaşın hiçbir önemi yok." dedi Büşra hafifçe Sevil'e yaklaşarak.

"İğrençsiniz." dedi Sevil. "Şey bu arada kaç saat kalacakmış Tadic? Bir arkadaş soruyor da... Dediğine herkes güldü.

"Sevilcim bu çekimde aşağıda olmak ister misin? Maksat gönüller bir olsun."

"Sevil'i direkt kulise mi versek?"

"Kuliste olmuyoruz ki oğlum?"

"Ama bunu onlar bilmiyor."

"Tamam lan cıvıtmayın." Metin herkesi susturdu. "Pazartesi 7.30'da burada olun. İş kesin ama sıkıntı çıkmasın. Zaten ekranlar ve elektrik sorunlu, batmayalım."

"Tadic için gerekirse Mithat'ın kafasına balon sürte sürte elektrik çıkartırım Metin, hiç merak etme sen."

"Sevil cumadan tuvalette saklanıp pazar sabah 6'da ortaya çıkıyormuş Rambo Okan gibi."

"Deplasmanda mıyız abi? Onlar düşünsün orasını. Ben pazartesi dükkanımı açarım, çekimini yapmak isteyen gelir."

"Sevil, sen bunların gazına gelme." dedi Metin. "Müşterilere yürümeyin lan. Mithat bir sen iki gözüme batıyorsunuz bak adam olun."

"Ya abi ne yapabilirim abartmayın ya." Sevil kulaklıklarını takıp yarım bıraktığı projeye geri döndü. İçindeki ufak heyecanı da bir köşeye bırakması gerekiyordu en kısa sürede.

Enchanted / Dusan TadicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin