Bir

966 47 100
                                    

Pasaport kuyruğunda iki sıra vardı, Sırbistan vatandaşları ve diğer ülke vatandaşları.

Dusan'la pasaport sırasının iki tarafında birbirimize kur yaparken bazen utanıp gülüyordum.

Evleneli daha birkaç saat olduğu için doğal olarak resmi kanallara soyisim değişikliğim yansımamıştı. Bu yüzden pasaportumu ve uçak biletimi göstererek rahatlıkla geçebilecektim pasaport kontrolünden.

Biz harbiden evlenmiştik ya. Kendime hatırlatıp hatırlatıp gülüyordum bu duruma. Pasaport kontrolünün diğer noktasından bana göz kırpıp öpücük atan adam artık sevgilim değil kocamdı ciddi ciddi.

Pasaport kontrolünden Dusan benden önce geçmişti. Onların tarafı hem daha hızlı ilerliyordu hem de görevliler Dusan'ı gördüklerinde onu öne alıp yeni bir vezne açmış ve orada ilgilenmişlerdi. Dusan sonrasında beni söylemiş olacak ki gelen memur beni alıp o vezneye götürmüş ve işlemlerimi yapmışlardı.

Teşekkürler Sırp bürokrasisi, bugünü sizlere borçluyuz.

Diğer tarafta Dusan beni bekliyordu. Yanına yürürken elini bana uzattı. Elini tuttuğumda beni kendine çekip dudağımı öptü birkaç kez.

Bugün sevgisi kabaran tek kişi ben değildim kesinlikle. Dusan düğün başladığından beri her fırsatta öpüyordu beni. Hatta bir ara Edin takılarak birazını da sonraya bırak demişti, Dusan da ters bir şekilde karımı ne zaman öpeceğimi sana sormayacağım diyip yine öpmüştü beni.

Beni bu konuda sıkıştırmadığı için Dusan'ın evlenmeyi bu kadar istediğini fark edememiştim sanırım. Onu uzun süredir bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyordum. Hatta onu hiç bu kadar mutlu görmemiş bile olabilirdim.

"Sevgilim daha çok yan yana olacağız biliyorsun değil mi?" dedim öpücüklerinin arasında.

"Sen de 17 saat uçuşumuz olduğunu biliyorsun değil mi?" Kulağıma doğru konuştu. "Hem daha evli olarak ilk sevişmemizi bile yapmadık." Böyle yaparak beni etkileyebileceğini sanıyorsa... Haklıydı sonuna kadar.

"17 mi?" dedim aniden duyduklarımı yeniden değerlendirmemle. "Dubai'ye gidiyoruz sanıyordum."

"O sadece aktarma yeri. Sana sürpriz demiştim."

"Dusan ya." dedim son heceyi uzatarak. "Söylesene nereye gittiğimizi."

"Herkesten uzağa gidiyoruz."

"Sen neden bu kadar inatlaşıyorsun benimle?" Parmaklarımın ucunda yükselip yaklaştım ona iyice. "17 saat sonra gittiğimiz yerde istediklerini alamazsın sonra." Belime sarılıp kendine çekti beni aniden.

"Öyle mi olduk şimdi?"

"Söyle nereye gittiğimizi sen de." Yüzüme gülümseyerek baktı.

"Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsun?" Gülümsememin daha çok büyümemesi için dudağımı ısırdım.

"Konuyu değiştirme."

"Ama çok güzelsin."

"17 saat sonra uzaktan izleyesin var beni sanki."

"Biraz sana olan aşkımı ilan etmeme izin versen ya."

"Sevgilim, bana ne kadar aşık olduğunu biliyorum zaten." Yanaklarını kavradım. "Bilmediğim şey balayı lokasyonumuz." Sesli bir nefes verdi.

"Tayland'a gidiyoruz."

"Tayland mı? Nerden çıktı bu?"

"Seninle baş başa kalmak istedim." İki eliyle belime sarıldı. "15 saat sonra sadece ikimiz olacağız. Bakmamız gereken çocuklar, ağırlamamız gereken misafirler olmayacak. Daha da iyisi bizi rahatsız edecek bir Edin olmayacak." Sesli bir kahkaha attım.

Enchanted / Dusan TadicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin