Dusan Kemerburgaz'dan Samandıra'ya nasıl döndüğünü bilmiyordu. Sadece kesik kesik anlar vardı arabada o kadar. Avukatından gelen mesajın mekanik sesi yankılanıyordu kafasında.
"Dragana uzlaşmayı reddetti. Müsait olduğunda beni ara."
Ondan sonrası da kopuktu zaten. Samandıra'ya gelişi, yaptığı antrenman, hiçbirinde kendisi gibi değildi Dusan. Öyle ki Ferdi attığı pası görmemesine tepki gösterene kadar antrenmanda olduğunun bile pek farkında değildi. Kafasının dağınıklığının başta İsmail hoca olmak üzere herkes farkına varmıştı ama sebebi Edin ve Sebastian'dan başkası bilmiyordu. Antrenmandan sonra Edin onu sıkıştırmak niyetindeydi. Çünkü biliyordu bu inat adam hiçbir zaman kendi kendine dökülmüyordu. Biraz zorlamak gerekiyordu.
Antrenmandan sonra Dusan ortadan kaybolmuştu. Edin arkadaşlarına Dusan'ı sorduğunda kimsenin Dusan'ın gittiğini fark etmediğini anladı. Gerçekten bir ruh gibiydi bugün.
"Edin, gelebilir misin?" İsmail hoca soyunma odasına kısaca girip onu çağırdı. Edin üstüne bir tişört giyip hocasını takip etti ve hocanın ofisine girdiler. Onlardan ve tercümandan başka kimse yoktu içerde. "Tadic iyi mi?"
"Çok değil." diye itiraf etti Edin. "Hocam bunu size söylemek bana düşer mi bilmiyorum ama ciddi bir sıkıntısı var Dusan'ın." Tercüman çevirdikten sonra İsmail hoca kafasını salladı.
"Her neyse tamamen aramızda kalacağına emin olabilirsin. Ona bile söylemem."
"Dusan eşiyle boşanıyor."
"Ne?" İlk tepkiyi tercüman vermişti. Dusan'ın bu kadar iyi sır sakladığının kimse farkında değildi.
"Ne olmuş oğlum? Bana da söylesenize." Tercüman çevirdiğinde İsmail hoca da kaşlarını kaldırdı.
"Boşanma davası bugündü. Onunla ilgili olmalı. Hocam merak etmeyin ama ben konuşacağım onunla." Ağzından kerpetenle laf alması gerekse de her şeyi öğreneceğine dair İsmail hocaya söz verdikten sonra odadan çıktı Edin ve arkadaşını aramaya başladı.
Bu sırada Dusan tesisi çoktan terk etmiş ve evine varmıştı bile. Bir süredir telefonundan avukatının numarasına bakıyor ve aramak için cesaret toplamaya çalışıyordu. Dragana'nın kolay pes etmeyeceğini biliyordu. Anlaşmalı boşanmaya başta bu kadar hızlı yanaşmasına da şaşırmıştı zaten. Ama şimdi nasıl bir şeyle karşılaşacağını bilmemenin verdiği gerginlikle içi daralıyordu.
Sonunda avukatı arayacak cesareti toplayıp arama tuşuna bastı. Telefon 2 kez çaldıktan sonra açılmıştı.
"Bana güzel haberler ver Vladimir." diyerek açmıştı telefonu Dusan.
"İnan bunu ben de çok isterdim Dusan." diye karşılık verdi telefondaki. "Eşin düşündüğümden daha dişli çıktı."
"Ne oldu?"
"Çocukların velayetinin annede kalmasını çocukları istediğin zaman görebilmek şartıyla kabul etmiştik sözleşmede." Dusan karşı tarafın görmeyeceğini bilse de kafasını salladı. "Dragana bunu kabul ediyor. Ama çocukları Sırbistan dışına çıkarmana izin vermiyor. Yani çocukları görmek istediğinde buraya gelmen gerek." Dusan sesli bir nefes verdi. Dragana'nın onun hayatını zorlaştırmak için yapabileceklerinin sınırı yoktu. Dusan'ın sürekli Sırbistan'a gitmesini kulübün sorun yapacağını biliyordu. Dusan onun istediği adımları atmadığı için yapabileceği en ağır şeyi yapıp evlatlarıyla sınıyordu onu.
"Yasal olarak buna hakkı var mı?"
"Aslına bakarsan hem var hem de yok."
"Nasıl yani?"