Çekimden sonraki hafta, reklamın yayımlanmasına az kala Dzeko ailesi bizi yemeğe davet etmişti. Bu yemeği kutlama yemeği bahanesiyle yapmışlardı ama asıl sebebin çift buluşması olduğunu hissediyordum içten içe. Ben Dusan'la sevgili olduğumdan beri hiç hep birlikte sakin bir zaman geçirememiştik.
Dusan'la Sırbistan'ın yöresel mezelerinden biri olduğunu söylediği bir mezeyi hazırlamıştık. Şimdi de asansörle birkaç kat yukarımızdaki evlerine çıkıyorduk. Bize kapıyı açan Edin olmuştu.
"Hoşgeldiniz." dedi ve elimdeki tabağa baktı. "Hiç zahmet etmeseydiniz ya." Tabağı ona uzattım.
"Dusan'la yaptık. Sırbistan'da meşhur bir mezeymiş." dedim. Edin bu sefer tabağın içini inceledi.
"Aa ne tesadüf, aynısı Bosna'da da var." Gülerek konuştu. "Komşu ülke olduğumuzdan ve yüzyıllarca aynı coğrafyada yaşadığımızdan olabilir belki." dedi sarkastik bir tavırla.
"Eminim bizimki daha güzeldir."
"Eminim aynıdır."
"Hiç sanmıyorum."
"Dusan." dedim uyarır bir tonda. Bu ikisinin sürekli çocuk gibi tartışmasına inanamıyordum. Birbirlerine yaptıkları tüm ırkçı şakalara rağmen yakın arkadaş olmaları da aynı şekilde şaşırtıcıydı.
"Hadi içeri geçelim." İçeri geçtiğimizde Amra beni yine büyük bir sarılmayla karşıladı. Sarılmayı en sevdiğim insanlardan biri olabilirdi Amra. Sanki pozitif enerjisini üstümde bırakıyordu her sarılmamızda.
Sofraya oturduğumuzda ise günlük konulardan konuşmaya başladık. Amra şikayetçi olduğu komşusundan bahsetti, Edin ve Dusan antrenmanda olan bir olaya birkaç dakika aralıksız güldüler, ben de işlerin nasıl gittiğinden bahsettim.
"Size izletmedi mi kimse?" Reklam videosunun post işleri bitmişti. Şu an sadece fotoğrafların son rötuşları yapılıyordu. İki gün sonra hepsinin yayına çıkarılması planlanıyordu.
"Ben izledim mi?" dedi Dusan bana bakarak.
"Hayatım sana dün izletmiştim." Telefondan Erol abinin bana son gönderdiği belgelere baktım ve videoyu buldum. Edin ve Amra'ya uzattığımda yüzlerindeki gülümseme beni mutlu etmişti. Reklamın kötü tepki alacağına dair tüm korkularım tek tek kayboluyordu.
"Çok güzel görünüyor. Özellikle İsmail hocayla olan sahneme bayıldım."
"Ben de varım orada Edin." Yeni bir tartışma alevlenmesin diye Dusan'ın elini tutup yandan bir bakış attım.
"Çocuk bu adam diyorum size." Dusan söylendiğinde güldüm.
"Seninle uğraşmayı seviyor işte. Sinirlenme sen de." Yanağını öpüp önüme döndüğümde Amra ve Edin ikimize büyük bir sırıtmayla bakıyorlardı.
"Ne oldu?" dedim doğal bir şekilde.
"Hiç." dedi Amra. "Sizi böyle görünce bi duygulandım da."
"Çocuğum evleniyor gibi hissediyorum." Utançla yüzümü kapattım.
"Burada çocuğun kim oluyor?" Dusan ciddi bir ses tonuyla sordu.
"Sevil oluyor tabii ki. Senin gibi ihtiyarın çocuğum olması için çok gencim." Bu ofansif yaş şakasına gülmeden edemedim.
"Sen cidden aptalsın Edin."
"Şaka bir yana..." dedi Edin. "Gerçekten, birlikte olduğunuz için çok mutluyum. Dusan'a ne kadar iyi geldiğini tahmin bile edemezsin. Belki kötü tepkiler alıyor olabilirsiniz, insanlar sizi anlamıyor olabilir ama olayları en baştan beri bilen biri olarak birbirinizin hayatına olabilecek en iyi anda girdiniz diyebilirim." Edin bunları söylediğinde Dusan eliyle omzumu sıvazladı.