Tayland'dan uzun bir yolculuk sonrası yine Novi Sad yolundaydık. İkimizin de yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Az değildi, 17 saat yol sonrası yarım saattir de arabadaydık.
"Her şey çok güzeldi de, bu yol çok zorladı beni." Ona baktım. "Çok yoruldum."
"Eve vardığımızda dinlenirsin." Elimi tutup öptü. "İstersen çocukları yarın alalım. Dragana idare eder bir gün daha."
"Sorun çıkaracaklarını sanmıyorum. Alalım hemen." Hem Dragana'ya yeterince yük olmuştuk, hem de çocuklar zaten Dusan'ı çok özlüyorken daha da eksiltmek istememiştim babalarını görecekleri gün sayısını.
"Tamam sevgilim, alırız geçerken." Çocukları almaya geldiğimizde indik arabadan birlikte.
"Sen çocukları çağır istersen. Ben de bagajda yer açayım eşyaları için." Kafamla onaylayıp kapıya doğru yürüdüm. Zili çalıp beklemeye başladım.
Kapının açılması ile hiç karşılaşmak istemediğim biriyle karşılaştım. Dragana'nın erkek arkadaşı Matija. Onunla karşılaşmayı o kadar istemiyordum ki yüzüne karşı büyük bir of çekmemek için kendimi zor tutmuştum.
Bu düşüncemin en büyük sebebi Matija'nın kendisiydi. İnsanı çok fazla yoran bir karakteri vardı. Kendisiyle ayda yılda bir, bir saatten fazla görüşmememize rağmen ukala tavırlarından dolayı dövesim geliyordu her seferinde. Onunla uğraşacak enerjim de yoktu şu an hiç.
"Merhaba Matija." dedim. "Çocukları almaya geldik."
"Matija değil, Matija." Evet, yine başlıyoruz, Matija ile en iyi Sırpça ben konuşuyorum köşesi.
Matija ana dilimin Sırpça olmadığını, hatta Sırp olmadığımı gayet iyi biliyordu. Buna rağmen, ismini her söylediğimde telaffuzumu düzeltiyordu. O benim adımı "Sıviıyl" olarak telaffuz ederken sorun yoktu da, ben "Matiiyya" yerine "Matiya" diyince düzeltiliyordum.
Hayır sanki anlamıyorsun senden bahsettiğimi. Kaç kişi var etrafımızda adı Matija olan?
"Çocukları çağırabilir misin?" dedim umursamadan. Dusan onunla ağız dalaşına girmemi istemiyordu çünkü. Canım eşimi üzmeyecektim.
"Peki." diyip içeri gitti. Bu Matija gerçekten garip birisiydi. Dusan'la beni hiç sevmediğini bakışlarından bile anlıyordum.
"Bu ne garip adam ya." dedim yanıma gelen Dusan'a. "Sinir ediyor beni."
"Çok garip." diyerek destekledi. "Ama boş ver sevgilim. Muhatap olma." Kolunu omzuma atıp kafamı öptü. "Canını sıkmaya değmez."
"Bana paranoyak demeyeceksen bir şey söyleyeceğim."
"Söyle."
"Çocuklarla birlikte olması da hoşuma gitmiyor. Biraz rahatsız oluyor bile olabilirim." Kendi sinir oluşumu rahatsızlığa vuruyor olabilirdim ama sevmiyordum işte. Herkes herkesi sevmek zorunda değildi.
"Tanımadığım bir adamın çocuklarımın yanında olmasından ben de rahatsızım. Ama Dragana'nın erkek arkadaşı. Zamanında onun sana güvendiği gibi biz de güvenmek zorundayız. Dragana da zaten zeki birisi, ters bir şey fark etseydi şimdiye postalamıştı."
"Çocuklar ne düşünüyor bu konuda?"
"Kötü bir şey anlatmadılar."
"O zaman galiba sadece bizi sevmiyor." Güldü Dusan.
"Bu da bir ihtimal tabii." Kapıya ilk gelen Sofija olmuştu. Babasına sarıldığında Dusan kucağına alıp öptü onu. Ben de uzanıp yanağını öptüm.