Dusan'ın geçen hafta ailemle tanışma isteği sonrasında Sırbistan biletlerimizi alıp bana erteleme şansı bırakmamıştı. Ben de mecburen aileme, cuma günü onları biriyle tanıştıracağımı söylemiştim. O da bugün oluyordu.
Hiçbir detay vermemiştim. Annemin onlarca sorusunu cuma göreceklerini söyleyerek cevapsız bırakmıştım. Sadece birinin geleceğini biliyorlardı o kadar.
Dusan beni bugün işten almaya gelmişti. Yanıma geldiği andan beri elini bırakmamıştım. Çok gergindim, göğsüme yine bir ağırlık çökmüştü. Derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalışıyordum ama sadece biraz baskılayabiliyordum stresi.
"Sevgilim." demişti trafik sebebiyle durduğumuzda. "Elin titriyor." Sonra elimi yavaşça öptü. "Neden korkuyorsun bu kadar?" O da fark etmişti gerginliğimi. Ama anlamıyordu, anlatamıyordum.
"İçimde çok rahatsız edici hisler var."
"Öpeyim seni bir tane geçer." Gözünü yoldan ayırmadan bana yaklaştığında dudağının hemen kenarından öptüm. "Geçti mi?"
"Bu akşam bitene kadar geçeceğini sanmıyorum." Derin bir nefes verdim. "Sana bir şey derlerse, ki diyecekler, umursama olur mu? Ilımlı olmayacaklar, kavga edecekler. Her şeyi görebilirsin bugün."
"Bir şey olmayacak." Dusan benim aksime çok rahattı.
"Haklı çıkmanı çok isterdim ama ailemi tanımıyorsun."
"Bir şey olmayacak, sevgilim. Gün sonunda biz yine birlikte olacağız." Elimi sıktı.
"Seni çok seviyorum." Diğer elimi de elinin üstüne koydum ve gözlerimi kapattım. "Ailem... çok averaj bir Türk ailesi." dedim. "Kavgaları çok aptalca sebeplerden. Büyük dramalar değil ama ailevi bağlarımızı çok etkiledi. Bir halam babama büyük bir borç takmış, diğer halam dedemden kalan miras arazilere çökmüş. O yüzden hiçbir akrabamızla aramız iyi değil. Ben çocukken hep borcumuz vardı ve hiç paramız yoktu. Para huzur getirmez derler ya, ben bunu bilmiyorum ama parasızlığın olan huzuru götürdüğüne çok şahit oldum." Dudaklarımı sertçe ısırdım. Bunları anlattıkça aklıma yaşadıklarım geliyordu. Sürekli kavga eden ailem, yaşadığım panik ataklar, tek başıma ağladığım geceler... Ama artık tek değildim.
"Seni zorlayacaksa şu an konuşmak zorunda değiliz."
"Şu an hepsini bilmen lazım. İçerdeki kimsenin birbirini sevmediği bir ev göreceksin. Bunun sebebini de bilmelisin. Bizim ailede kimse birbirini gerçekten sevmez. Neden olduğunu çok düşündüm. Çünkü ne olursa olsun bir insan çocuğunu sever sanıyordum. Bir noktada anladım ama." Duraksadım. "Maslow ihtiyaçlar piramidini biliyor musun onu?"
"Biliyorum. Bazı ihtiyaçlar tam olarak karşılanmadan üst basamaklara geçilmiyordu."
"Fizyolojik ihtiyaçlarını bile başkalarından yardım alarak karşılayan bir aile sevgiye ihtiyacı olduğunu bile fark etmez. Etmiyormuş yani, onu fark ettim." Dusan yine bana baktı kısaca. Bana acımasını istemiyordum ama hâlime üzülüyordu elbet.
"Hâlâ böyle mi? Parasal olarak yani."
"Eskisi kadar kötü değil ama eski yaralar asla kapanmıyor. Babam bizi bu duruma düşürdükleri için halamlara kızgın, annem bu durumu toparlayamadığı için babama, babam da bunu yüzüne vurduğu için anneme. Bu da sonsuz bir kavga döngüsü oluşturuyor. Hep evde bir kavga olması ihtimaliyle tetikte oluyorsun böyle olunca. Onlar birbirine, ben ise hepsine kızgınım çünkü bana bunların hepsini yaşattılar ve bir kere bile nasıl olduğumu kontrol etmediler. Hâlâ da aynı, bir gün bile sormazlar nasıl olduğumu. Tepki verince de ben suçlu olurum."
"Sen onların çocuğusun Sevil. Ne olursa olsun seni seviyorlardır. Belki gösterme konusunda sıkıntıları vardır." Kafamı sağa sola salladım.
"Sevgi varsa gösterilmese de hissedersin. Bazen bir saniyelik bakış bile yeter. Ben senin sevgini uyurken bile hissedebiliyorum. Onlarınkini hiçbir zaman hissedemedim." Dusan gözlerini bana çevirdiğinde ağlayacak gibi olmuştum. "Biliyor musun lise mezuniyetimde yoklardı. Üniversite mezuniyetime de zorla gelmişlerdi. Benimle gurur duyduklarını sanmıştım o gün. Ama ikisi de bana sarılmamıştı bile. Sadece dalga geçer gibi artık onlara masraf olmayacağımı demişlerdi."