Freelance çalışmaya başladığım ilk zamanlarda en çok zorlandığım şey vakit öldürmekti. Çünkü tam zamanlı çalışırken ofiste bir şey yapmasam bile zaman bir şekilde geçiyordu. İstifa ettikten sonra ise bir insanın ne kadar çok boş vakti olabileceğini keşfetmiştim.
İlk zamanlar psikiyatri ilaçları çok fazla uyuttuğundan yine zaman uyuyarak geçiyordu. Ama ilaçlara alıştıktan sonra çok sıkılmaya başlamıştım. Dusan'ın antrenmanları ve maçları vardı, arkadaşlarım çalışıyordu, Amra'nın ise benden önce ilgilenmesi gereken çocukları vardı. Gerçi ben de onların çocuğu sayılırdım ama o konu başkaydı tabii.
Bunlardan sonra zamanın yalnızca bir şey yaparak geçeceğine ikna olmuştum ve kendime projeler yaratmaya başlamıştım. Başta tasarım programlarından bir şeyler yapıyordum ama sonra beynim bana yaptığım tasarımlarla ilgili hikayeler anlatmaya başlamıştı.
Bu hikayeleri başta tasarımlarımla anlatıyordum. Zaten hep kreatif birisi olmuştum, bir şey üretmemek benim için imkansız gibiydi. Setlerden kalan boş zamanlarımda görsel hikayeler yaratıyordum kendimi geliştirmek için. Ama bir gün kafamdaki hikayelerden biri o kadar büyümüştü ki tek görsele sığmaz olmuştu. İşte o noktada kendimi senaryo yazarken bulmuştum.
Ama herhangi bir zorunluluğum ya da yetiştirme tarihim olmadığı için o kadar yavaş yazıyordum ki 1 senedir hâlâ bitirmemiştim. Tatilden beri de ilk kez oturuyordum başına.
"Eksik bir şey var bu olay örgüsünde ya." Ayağa kalkıp dolandım çalışma odasında. "Geçmiyor bana bu duygular." Senaryo en basit tabiriyle bir 'coming of age' öyküsüydü. Ama başrolün değişimi hâlâ çok ani ve mantıksız hissettiriyordu. Bir şey daha lazımdı.
Biraz kaos lazımdı.
Evet ya, sorun buydu işte. Hayatını değişirecek kararı verdiği an çok etkisiz kalıyordu. Öncesinde yaşadıkları yetersizdi. Daha büyük bir şey yaşamalıydı bu kararı vermeden önce. Belki de birden fazla şey.
Not defterimden senaryoya eklenecekler kısmını açtım. Listedeki maddelerin bazısı tikli, bazısının üstü çiziliydi. Altına yeni maddeleri yazmaya başladım.
Karakter geçmişiyle ilgili yeni sahneler ekle.
Yan karakterlerle olan ilişkileri geliştir.
Final sahnesini yeniden gözden geçir.
Kurşun kalemimi elimde döndürürken ilk madde üzerine düşünmeye başlamıştım bile. Aklımda daha önceden olan ama gereksiz gördüğüm sahneleri yeniden değerlendiriyordum. Belki onlardan biri beni kurtarabilirdi.
Düşüncelerimi bölen telefonumun çalması oldu. Eğer herhangi bir yapım şirketi değilse beni arayanlar için pek farklı alternatiflerim yoktu. Dusan, Amra, Ivana ya da Gözde olmalıydı.
Telefonu aldığımda haklı olduğumu gördüm. Gözde'ydi arayan.
"Alo?" dedim telefonu açar açmaz.
"Sevil." dedi. Ses tonundan benden bir şey isteyeceğini anlamıştım. "Ben mi çocuklar mı?" Solucan olsam beni seve... Yok o başka bir yerdeydi.
"Bu nasıl bir soru Gözde?"
"Benimle mi uğraşmak istersin çocuklarla mı?"
"Hmm." dedim. "Yani iki taraf da pek cazip seçenekler değil." dedim dalga geçerek. Gözde'yle uğraşmak da çocukla uğraşmak demekti çünkü, hamileydi en nihayetinde.
"Of Sevil ya. Ağlayayım mı şimdi?"
"Hayır hayır ağlama. Ne oldu?"
"Bugün doktor kontrolüm vardı. Şansa tam İrfan'ın antrenman saatine denk geldi. Ablası benimle gelse çocuklar tek kalacak, çocuklara baksa ben tek gitmek istemiyorum."