İlerleyen saatlerde Dusan'a Samandıra'ya geleceğimi söyleyip gerekli bilgileri öğrenmiştim. Gerekli bilgi dediğim de görüşmenin kaçta başlayacağından fazlası değildi. İş görüşmesinin detayı yoktu, hangi pozisyon için olduğunu ve kimle görüşeceğimi bile bilmiyordum. Her şey orada belli olacaktı. Bu belirsizliğin verdiği huzursuzluk sebebiyle iş çıkışı güvendiğim birkaç arkadaşımı arayıp mülakatla ilgili taktikler almıştım. Tabii ki hiçbirine Dusan Tadic torpili ile bu görüşmenin ayarlandığını söylememiştim. Öylesine CV gönderdiğimi ve mülakata çağrıldığımı söylemiştim herkese. İş yerindekiler elbette bilmiyordu, sadece yarın geç geleceğimi biliyorlardı ama detay vermekten kaçınmıştım.
Gece uyumaya çalışırken Dusan'ın bana bu kadar iyi davranmasının sebeplerini düşünmeye başlamıştım. Adımdan başka bir şey bilmiyorken beni nasıl bulmuştu ve neden işsiz kalma olasılığımı bu kadar önemseyip bana iş görüşmesi ayarlamıştı bilmiyordum. Bunu tanıdığım biri yapsa birkaç sebep bulurdum belki ama daha iki gün önce tanıştığım birinin benim için bu kadar uğraşması garip geliyordu. Yine de ondan rahatsız olmuyordum. Aramızda bazı çizgiler vardı ve Dusan bunları aşıp rahatsızlık vermeyecek kadar profesyoneldi insan ilişkilerinde. Tetiklenme modum açılmadan samimiyetimizin ilerlediğini hissediyordum. Bu güzel bir şeydi, çoğu insanda hissedemediğim bir şeydi. Bu iş olsa da olmasa da artık arkadaş kabul edebileceğim bir noktadaydı Dusan. Beni Instagram'dan takip bile etmişti. Hesabım gizli olduğu için saatler içinde bir istek yağmuruna tutulmuştum. Bu sırada hakkımda denilenleri okumak için gizli gizli Fenerbahçe magazin sayfalarını takip ediyordum. Neyse ki birileri benim Dusan'ın çekimini yapan stüdyodan olduğumu çakmış ve olaylar çok büyümeden kapanmıştı.
Bu son düşündüklerime kendi kendime güldüm. Dusan zaten evli birisiydi, nesi büyüyecekti ki olayların? Kendi kendimi ana karakter sanıyordum ama yanlış sulardaydım. Dusan'la aramızda taraftar-futbolcu ilişkisinden başka bir şey yoktu. Eskiden çok fazla hayran kurgu okunanın zararlı sonuçlarından biriydi bu girdiğim ana karakter tripleri.
Saçma düşüncelerimi kafamdan uzaklaştırıp uykuya dalmayı denedim, yarın uzun bir gün olacaktı.
***
Samandıra'nın kapısına geldiğimde güvenlik kulübesine yaklaştım.
"Merhaba. İş görüşmesine gelmiştim ben." Sesim olabildiğince kibardı.
"İsminiz neydi?"
"Sevil Karaca." Adam önündeki kağıtlara kısaca baktıktan sonra bana döndü.
"Bir dakika bekleteceğim sizi." Telefondan birini aradı.
"Erol bey iş görüşmesi için Sevil hanım geldi... Tamam alıyorum içeri." Telefonu kapadıktan sonra otomatik kapıyı açtı ve beni içeri buyur etti. Beni içeride bekleyen bir güvenlik daha vardı ve bana yolu gösterdi.
Görüşeceğim kişinin ismini bile az önce güvenlik konuşurken öğrenmiştim. Dusan bana o kadar az bilgi vermişti ki anksiyete krizlerim üst üste geliyordu. Etrafı incelerken bu rahatsız hissi atmaya çalıştım üzerimden ama stresin fizyolojik tepkilere dönmüştü artık. Ağzım ve dudaklarım kurumuştu. Kalbim o kadar hızlanmıştı ki bayılacak gibiydim. Stresten parmağımın kenarındaki derileri soymaya başladığımda Dusan ile göz göze geldim.
Beni gördüğünde gülümsemesi büyümüştü. Yanında Edin Dzeko ve Sebastian Szymanski vardı. Beni gördüğünde odağını onlardan bana çevirmişti. Bana hızlıca göz kırpıp baş parmağını kaldırmış ve ağzını oynatarak motivasyon sözcükleri söylemişti.
Tanıdık birini görmek beni bir nebze rahatlatmıştı. Hızlı nefes alışverişimi düzene soktum ve içimden kendimle konuştum.
"Sadece bir iş görüşmesi, Sevil. Halledersin."
Sonunda gideceğimiz yere ulaştığımızda girişteki toplantı odası yazısını okuyabilmiştim. Bana eşlik eden güvenlik içeriyi işaret etmişti. Kapıyı hafifçe tıklatıp girdiğimde içeride geniş bir ofis ve tek başına oturan orta yaşlı bir adam görmüştüm.