Dusan, Samandıra'da otoparka geldiğinde kalan üç araba olduğunu fark etti. Bunlardan biri de onunkiydi.
İsmail hoca, Edin ve o hariç herkes ayrılmış olmalıydı. Saate baktığında uzun süredir burada olduğunu yeni fark etmişti. İnsanlar yaşları ilerledikçe futbolcuların daha az çalıştığını düşünse de Dusan için durum bunun tam tersiydi. Bu sene hayatındaki en çok çalıştığı sene olabilirdi.
İsmail hoca ve Edin de Dusan'ın gelecek planının antrenörlük olduğunu biliyordu. O yüzden neredeyse tüm teknik ekip toplantılarında o da vardı. İsmail hoca şimdiden bu duruma alışmasını istemişti. Zaten o da bırakmayı düşünüyordu yakında, en azından güvendiği birilerine bırakırsa gözü arkada kalmazdı. Sevil onlara hep baba oğul yakıştırması yapardı ve bu sene gerçek manada öyle olmuşlardı.
Dusan, Sevil'i düşününce gülümsedi. Birkaç saatlik ayrılık bile onu özlemesine yetiyordu. Şu an takımla ilgili her şeyi bir köşeye bırakmıştı ve aklında sadece eve gidip karısına kocaman sarılmak ve öpmek vardı.
Arabasına bindi ve çıkış kapısına doğru ilerledi. Orada güvenlik onu durdurmuştu.
"Tadic abi, sana kargo gelmiş." Dusan ona Tadic abi demelerine çok gülüyordu. İnsanlarla Türkçe konuşabildiğinden beri Samandıra çalışanları ona ve Edin'e hep abi diyordu.
"Ne kargosu?"
"Bilmiyorum, senin adınaydı aldım ben de." Kargoyu Dusan'a uzattığında Dusan arabanın camından aldı. Kendisi genelde siparişlerini eve yapardı ama belki de Sevil onun için bir şey alıp Samandıra'ya yollatmıştı. Yıldönümleri yaklaşıyordu zaten, erken bir hediye olabilirdi bu.
Dusan bu düşüncelerle arabayı orada durdurdu ve kargoyu hemen açmaya girişti. Kargo poşetini yırtınca içinden karton bir zarf çıktı. Başta Dusan anlamlandıramadı ama açtı zarfı.
İçinde gördüklerine ise onu hiçbir şey hazırlayamazdı.
Gördüğü fotoğraflar Dusan'ın ellerini zangır zangır titretmeye yetmişti. Sanki boğazına bir yumruk yemiş gibi olmuştu.
Onun Sevil'i, eşi, sevgilisi, bir erkekle uygunsuz pozisyonlardaydı fotoğraflarda.
Elleri titrerken birkaç fotoğraf elinden düştü. Dusan elini kalbine bastırdı. Daha önce hayatında hiç bu kadar büyük bir acı hissetmemişti.
"Hayır..." dedi mırıldanarak. "Yapmazsın sen bunu bana." Dusan, Sevil'in ilk aşkıydı. İlk sevgilisi, ilk öpüştüğü, ilk seviştiği kişiydi. Sevil, Dusan'ı hayatındaki her şeyden çok severdi. Aldatmak asla hayatlarında olmayacak bir şeydi. Sevil, Dusan'a asla ihanet etmezdi. Hem daha çocukları olacak ve küçük ailelerine yeni biri daha eklenecekti. Sevil bu kadar hevesliyken böyle bir şey yapmazdı Dusan'a.
Bütün bunları bilmesine rağmen gözleri doldu Dusan'ın. Midesi bulanmasına rağmen yere düşen fotoğrafları alıp tekrar baktı. Sevil'i bu harekete yakıştıramıyordu.
"Sen yapmazsın bunu Sevil." Ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Sinirli değildi, yani sinirliydi bir yandan ama üzüntüsü öyle bir vurmuştu ki başka bir şey hissedemiyordu.
Fotoğraflara yine baktı. Midesi bulansa da, detaylıca baktı. Arkasından uzun bir korna çalana kadar yaşlı gözlerle baktı sevgilisinin iğrenç fotoğraflarına.
Arkada korna çalan Edin'di, o da çıkmak istiyordu ama Dusan yolu kapattığından çıkamamıştı. Dusan fotoğrafları hızlıca zarfa koydu ve gözlerini temizledi. Hızlı olması iyi olmuştu çünkü Edin onu kontrol etmeye gelmişti.
"Arabada sorun mu var?" dedi Edin.
"Petar aradı da, ona baktım." dedi. "Sorun yok." Ne diyeceğini bilememiş ve yalana başvurmuştu. Sonrasında daha fazla açıklama yapmadan gaza basıp gitti.