Sonraki sabah her şey bok gibiydi.
Gerçek anlamda bok gibiydi. Üzüntüden doğru düzgün uyuyamamış ve o hâlde işe gitmiştim. Mutsuzluktan geberecek gibiydim.
Sabah telefonumu açtığımda Dusan'dan birkaç arama ve bir "Geldiğimde konuşalım." mesajı haricinde bir şey yoktu. Ona verdiğim cevap bile iletilmemişti. Şu an uçak saati hariç hiçbir haberim yoktu ondan.
İş yerinde elimdeki çaya kilitlenip kalmıştım. Dün geceyi kafamda tekrar tekrar oynatıp üzülmekle meşguldüm.
"Ne olmuş buna? Ben geldim diye mi ağlıyorsun?" Sinan takıldı bana. Bugün askerden gelmişti.
"Bir şey mi oldu?" Büşra ona nazaran daha ilgili bir sesle konuştu.
"Dusan'la tartıştık." Gözlerimi kaşıdım. Hepsinden şaşkınlık nidaları çıkmıştı.
"Nasıl? Ne oldu?" Büşra yanıma yaklaştı hemen. Olayları anlatırken de hepsi toplanmıştı başıma.
"Öyle işte. Konuşmadık da." dedim omuzlarımı düşürüp geriye yaslanırken.
"Ben mağarama dönüyorum ya. Kabul edilemez yani, sonsuz haklısın." Büşra konuştu. "Ayrıl kanka, ayrıl ben arkandayım."
"Hayır hayır hayır dur yok öyle bir şey." Büşra'yı tekerlekli ofis sandalyesinden itti Metin. "Sevilcim, canımın içi, Tadic'ten sezon sonuna kadar ayrılmak yok aklından çıkar onu. Bak depresyona falan girer şampiyonluğu kaybedersek senden sorarım hesabını."
"Ay ne ayrılması durun bi' ya. Tartıştık sadece." Sonra kafamda durumu tarttım.
Dusan'ın geldiğimde konuşalım derken bahsettiği şey ayrılık konuşması olamazdı, değil mi?
Tartışmamızda haklı olan ben gibi görünsem de o anlık sinirle bir şeyi yanlış söylemiş ya da anlaşılmış olabilirdim. Dusan şu an ilişkimizi kafasında bitirmiş bile olabilirdi.
Hoş geldin yeni anksiyete sebebi bebek.
Tüm gün bizimkileri, özellikle Büşra'yı darlamıştım bu konuda. İlişkimizin bitme ihtimali kafamda hiç yokken aniden içime bir şüphe düşmüştü. O yüzden defalarca kez bu konunun ilişki bitirmeye yetecek bir sebep olup olmadığını sormuştum.
Büşra ilişki bitecekse bitirenin ben olmam gerektiğini söylemişti. Çünkü burada kızan bensem ayrılan da ben olmalıydım ona göre.
Sinan olayları fazla dramatikleştirdiğimi ve boşuna kuruntu yaptığımı düşünüyordu. Ona göre doğru düzgün bir kavga bile sayılmazdı bu. Mithat da ona katılmıştı.
Oktay böyle kavgaların her ilişkide olabileceğini söylemişti. Sorunu çözüp barışacağımızdan emindi.
Metin'e sorduğumda ise ikili ilişkilere yorum yapmayacağını söylemişti. Ama sonrasında bu yeminini beni tek bulduğu bir anda bozmuştu.Herkes mola vermiş ve ofiste Metin'le ben kalmışken yanıma gelip Büşra'nın sandalyesine oturdu.
"Bu Tadic hep böyle mi?" diyerek girdi lafa.
"Böyle mi derken?"
"Hep böyle senin istemediğin şeyler yapıp kavga çıkarıyor sonra da ayrılmakla mı tehdit ediyor yani?"
"Yuh Metin nasıl senaryo o öyle? İlk kez tartıştık daha. Ayrıca ayrılmakla falan da tehdit etmedi."
"Toksik davranışları var mı?"
"Her hareketini uzun uzun analiz ederek yaşamıyorum ilişkiyi. Ama beni rahatsız edecek bir davranışı olmadı."
"Seni zorluyor mu?"