Dusan Tadic defterinin çekim bitmesiyle kapandığını düşünmüştüm. Hatta bundan emindim. O yüzden mesaj kutumdaki ismin herhangi bir fan sayfası olmadığını anlamam için profiline üç kez girmem gerekmişti. Beynim durumu kabullenemezken Dusan'ın mavi tiki bana köşeden göz kırpıyordu.
Nabzımın artışını görmezden gelerek mesajları açtım. Ne olabilirdi ki bana sabahın ilk saatlerinde yazmasını gerektirecek?dusantadic: Merhaba Sevil. Umarım iyisindir.
dusantadic: İşle ilgili bir sorun yok değil mi?Yazdığı mesaj beni çok germişti. Dusan'ın iş derken neyi kastettiğini tam anlamasam da aklıma ilk gelen şey çekimdi. Acaba bir şeyler mi gelmişti kulağına? Daha önce son gün iptal edilen çekimler olmuştu, çekilen içeriklerin yayımlanmadığı da. Ama hiçbir proje çekilmesinin üzerinden 24 saat geçmeden iptal edilmemişti. Nasıl bir sorunla yüzleşeceğimizden haberim yoktu ve bunun faturasının finalde bize kesilmesi ihtimalini de göz ardı edemiyordum. Kalbim bir dakika öncesine göre çok daha hızlı atıyordu bu stresle.
sevilkaraca: Merhaba.
sevilkaraca: Ne sorunu? Çekimde bir şey mi oldu?Direkt bir şekilde sorumu sormuştum ama hızlıca cevap alamayacağımı da biliyordum. Bu mevzuyu unutmaya çalışıp hazırlandım ve yola odaklandım. İş yerine yaklaştığımda gelen bildirimden öyle heyecanlanmıştım ki neredeyse telefonu yere düşürüyordum.
"Trendyol %25'e varan indirimine başlatma şimdi abi ya."
Birkaç yanlış alarm sonrası Dusan'dan mesaj geldiğinde o mevzuyu kafamdan tamamen çıkarmış bir şekilde tasarım yapıyordum. Ama gelen mesajla tüm işimi bırakıp telefona odaklanmıştım.
dusantadic: Çekim mi? Hayır, çekim mükemmeldi. Hiçbir sorun yoktu.
dusantadic: Ama seni çok iyi göremedim.
dusantadic: Çekimin sonlarında çok üzgündün. Birisiyle konuştuğunu gördüm ve sonra ortadan kayboldun.
dusantadic: İyisin değil mi?Yüzüme yayılan sırıtmayla telefonu bıraktım ve yanaklarımı tuttum istemsizce.
Ya sen beni düşündün, benim için endişelendin mi?
Ben salak salak sırıtmaya devam ederken arkamdan bir ses geldi.
"Ne oldu buna, ne sırıtıyor?" Metin'e laf atamayacak kadar mutluydum şu an.
"Kimle mesajlaşıyorsun öyle?" Mithat yandan telefonuma bakacakken ekranı kapattım.
"Bir şey yok." dedim. Telefonu elime alıp ofisten çıkarken arkamdan "Kesin yoktur." gibi sözler duyuyordum.
sevilkaraca: İyiyim, sorun yok.
sevilkaraca: Sadece çok yorgundum. Ofiste dinlendim ve sanırım sen üstünü değiştiriyorken çıktım.dusantadic: Oh, sorun olmamasına çok sevindim.
dusantadic: Bir an çok korkmuştum.Kaşlarımı çattım. Neden bu kadar korkmuştu ki benim için?
sevilkaraca: Neden ki?
dusantadic: Kovulduğunu sandım.
Mesajına istemsizce seslice güldüm.
sevilkaraca: Durduk yere beni neden kovsunlar ki?
dusantadic: Ben sana bağıran adama biraz... iğrenç davranmaya devam etmiş olabilirim.
dusantadic: Sadece biraz :)
dusantadic: Çok az. Zorbalama sayılacak kadar bile değil.
dusantadic: Seni öyle görünce aklıma sabahki konuşmamız geldi. Kovulmak istemediğini söylemiştin. O adam bir şey dedi ve seni kovdurdu sandım.sevilkaraca: Dusan... Sana inanamıyorum.
dusantadic: Bir problem çıkarmadı değil mi?
sevilkaraca: Hayır tabii ki. Her prodüksiyon amirinin sözünü dinlesek stüdyoda insan kalmazdı.
sevilkaraca: Ben onu sen olayı büyütme diye demiştim. Ciddi olduğumdan değil.dusantadic: Nasıl yani? Beni kandırdın mı?
sevilkaraca: Kandırma demeyelim de çekim uzamasın diye ufak bir önlem diyelim.
dusantadic: Ufak önlemin beni tüm gece vicdan azabından uyutmadı.
sevilkaraca: Özür dilerim...
dusantadic: ve Fenerbahçe TV ile görüşme ayarlattı.
sevilkaraca: Ne?
dusantadic: Benim yüzümden kovulsaydın ve işsiz kalsaydın buna dayanamazdım.
dusantadic: Ne olur ne olmaz sabah ilk iş sana bir iş görüşmesi ayarladım.
dusantadic: Kovulmadığın için gerek kalmadı ama bu fırsatı değerlendirmek istersen yarın sabah erkenden gelebilirsin görüşmeye.
dusantadic: Ne dersin?sevilkaraca: Düşüneceğim.
Böyle demiştim ama düşünmüştüm bile.
Türkiye'de hangi takımın taraftarı kulüpte çalışmak istemezdi ki? Hem burada kazandığım üç kuruştan daha fazlasını kazanacağım kesindi. Yarın sabah 8'de Samandıra'ya çıkartma yapacaktım.
"Nazan hanım nasılsınız?" Hızlıca yukarı çıkıp insan kaynaklarının kapısına dayandım. "Benim yarın doktor randevum var da öğleye kadar gelemeyeceğim." Bu kadını da hiç sevmezdim.
***
"35 yaşındaki bir adam telefona bu kadar uzun ve sırıtarak bakmamalı." Edin Dusan'ın yanındaki dolaba yasladı omzunu. "Ne var bu kadar önemli?"
"Birincisi daha 34 yaşındayım. İkincisi dün çekimde tanıştığım biriyle konuşuyorum." Dusan telefonunu çantasının içine attı.
"Cinsiyet?" Edin tek kaşını kaldırdığında Dusan yüzünü buruşturarak baktı ona.
"İğrençsin."
"Bu kadar gizlemenden kadın olduğunu anlıyorum." Edin'in sırıtması büyüdü. "Geçen haftadan bu yana flörtleşmeyi mi öğrendin? Mert Hakan terapisi yaramış sana."
"Sadece yardıma ihtiyacı olan bir arkadaşım, hepsi bu." Dusan ayağa kalkıp tişörtünü giydi. "Şu sinir bozucu gülümsemeyi yüzünden sil."
"Bir şey desem sinirleniyorsun, demiyorum yine sinirleniyorsun. Seninle nasıl iletişim kuracağız?"
"Beni sinir etmeyerek." dedi Dusan. Sonra köşede oturan Sebastian ve Ferdi'ye takıldı gözleri. "Bak, onlar beni hiç sinir ediyor mu? Akıllı çocuklarım." Dusan soyunma odasından çıkarken Edin de peşindeydi.
"Bu konuşmadan böyle sıyrılamazsın Dusan." dedi ona yetiştiğinde. "Hayatındaki her şeyi herkesten saklayabilirsin ama kaptanından ve en yakın arkadaşından saklayamazsın." Dusan'ın adımları yavaşladı ve Edin'e baktı.
"En yakın arkadaş?" dedi sorar gibi.
"Tabii ki en yakın arkadaş. Çevrede bizden başka Yugoslavyalı göremiyorum." Dusan Edin'in dediklerine güldü.
"Ne kadar yaşlı olduğumuzu hatırlatıp durmayı ne zaman bırakırsın?"
"Sen çevrendeki herkesi itmeyi bıraktığın zaman." Dusan'a imalı bir bakış attı. "O kadın kim ve bir gün birlikte olacak mısınız bilmiyorum ama kendini dışarı kapatma. Birkaç gün sonra resmen bekar bir erkek olacaksın. Bekar ve yaşlı bir erkek." Dusan tam duygulanacakken son dediğinden ötürü Edin'in omzuna yavaşça vurdu. "Buluş onunla."
"Hemen mi?"
"En kısa sürede."
Normalde bu bölüm 2 gün sonra gelecekti ama Tadic beyin golleri şerefine erkene çekildi. Yorumlarınızı bekliyorum <3