Dusan, Sevil'i eve bıraktıktan sonra bir süre daha dışarıda durup evden gelen kavgayı dinlemişti. Başta emin olamasa da biraz dinledikten bu seslerin Sevil'in evinden geldiğini anlamıştı. Kavganın içeriğini anlayacak kadar Türkçe bilmiyordu, yoksa neredeyse tüm sokakta yankılanan bu seslerden ne hakkında kavga ettiklerini de rahatlıkla anlayabilirdi.
Sevil'in böyle sıkıntılı bir hayat geçirdiğini aklına bile getirmemişti hiç. Ama bugün büyük kısmını görmüştü. Bu kavgaları duymasa bile daha yarım saat önce geçirdiği atakla normal bir şekilde yaşamadığı yorumunu yapabilirdi.
Şükrü Saracoğlu'na geri dönerken de aklında bu düşünceler vardı. Sevil'in yaşadıklarına üzülmüş ve içselleştirmişti. Sanki artık Sevil onun sorumluluğunda gibi hissediyordu. İçinde biriken sonsuz şefkat duygusuyla Sevil'i sarıp sarmalamak ve hiç bırakmamak istemişti.
"Acaba çocuklarımı göremediğim için mi böyle hissediyorum?" diye düşündü bir anlığına fakat bu durum çok farklıydı. Ki zaten çocuklarıyla da sürekli iletişimdeydi artık. Vladimir, Dragana ya da avukatıyla ne konuşmuştu bilmiyordu ama o mesajı attığı günün akşamı oğlu onu aramıştı ve ilerleyen günlerde de bu konuşmalar devam etmişti. Çocuklarını özlemekle birlikte Sevil'e hissettiklerinin bundan daha farklı bir şey olduğunun içten içe farkındaydı.
Stada vardığında güvenlikler onu şaşkınlıkla karşıladılar. Tüm takımın otobüsle Samandıra'ya dönmesine alışkınlardı, saat gece yarısına gelirken stada dönmesine değil.
Sessiz koridorlarda yürürken gözüne yerdeki bir şey çarptı ve ne olduğunu hızlıca ayırt edebildi. Sevil'in ceketiydi bu, panik atak geçirdiği esnada nefes alabilsin diye çıkarıp köşeye bırakmıştı ama ikisi de almayı unutmuş olmalıydı. Ceketi yerden alıp birkaç kez silkeledi ve koluna asıp kendi eşyalarını almaya soyunma odasına geçti. Burası da aynı koridorlar gibi sessizdi. Çantası, dolabının içinde açık halde duruyordu. Telefonu da aynı şekilde dolabın rafındaydı. Buradan çıkarken aslında amacı stattan ayrılmadan röportaj vermekti ama Sevil'i yüzünün rengi atmış şekilde görmeyi ve bütün planlarının değişmesini beklemiyordu o da.
Telefonuna hızlıca göz attığında kulüple ilgili birkaç bildirim vardı. Ayrıca Dragana'dan da ses kayıtları gelmişti. Bu ses kayıtlarının çocuklardan olduğunu tahmin edebiliyordu. Onların telefonu olmadığından anneleri üzerinden maç sonlarında ses kaydı gönderirlerdi. Ses kayıtlarını dinlediğinde tahminlerinde haksız olmadığını anladı. Attığı gol için tebrik ediyorlardı. İstemsizce gülümsedi Dusan. Çocuklar anne ve babalarının boşandıklarını bilmelerine rağmen iyi idare ediyorlardı durumu. Dragana'ya bu konuda teşekkür etmesi gerekiyordu aslında. Her ne kadar başta çocukları onunla konuşturmasa da sonunda gerçek bir yetişkin gibi davranarak durumu normal bir noktaya getirmişti. En azından Dusan bu şekilde kendini rahatlatıyordu. Çünkü daha birkaç ay önce mutlu bir aile olduğu kadınla birbirlerine düşman olmak istediği bir şey değildi. Her ne kadar Dusan'ın ona karşı duyduğu tüm romantik hisler bitmiş olsa da dile kolay 10 yıllık bir evlilik vardı ortada. Boşandıktan sonra saygısını ve dostluğunu yitirmek istemiyordu Dusan.
Çocukların mesajlarına cevap verme amaçlı bir ses kaydı açtı."Sizi seviyorum çocuklar. Attığım tüm gollerin sizin için olduğunu biliyorsunuz. Kendinize dikkat edin, görüşürüz." Ses kaydını gönderdikten sonra diğer mesajlara kısaca göz attı. İsmail hoca bugünkü maç için tekrardan tebrik etmiş ve yarın izinli olduklarını söylemişti. Menajerlik şirketi paylaşması için kulüpten gelen fotoğrafları göndermişti. Bir de Edin vardı, nerede olduğunu soran 10 tane mesaj atmıştı. Fotoğrafları paylaşarak stattan çıkarken Edin'in mesajlarını cevapsız bırakmayı seçti.
Sonraki sabah kapısının çalmasıyla uyandı. Yine belalısı gelmiş olmalıydı. Oflaya puflaya kapıyı açtığında karşısında Edin'i gördü.