- Ⅳ - Yansıma

130 14 0
                                    


Bölüm - Ⅳ - Yansıma

Yol boyunca, sessizliğin derinliklerinde kaybolmuştuk. O, sadece rotayı belirlemek için arada bir konuşur, ben ise sessizliğin dokusunu hissetmeye odaklanırdım. Gözlerimiz yolu takip ederken, etrafımızdaki doğanın gizemini çözmeye çalışıyorduk.

Gecenin karanlığı yavaş yavaş artmaya devam ederken, kaç saat geçtiğini dahi unutmuştum. Artık çevremizdeki detaylar çok daha bulanık ve gözle görülmesi zordu. Yol, beklediğimizden daha ıssız ve gizem doluydu. Ormanın gür ve ürpertici kıvrımlarında ilerliyorduk.

Saatler geçmeye devam ettikçe, sessizliğin içinde kaybolmayı sürdürmüş, konuşmaya yeltenmemiştik. Zaman zaman direksiyonu tek elle kullanmaya devam edip, başımı arkaya yaslayarak etrafı izlerken, istem dışı vücudum, kendisini uykunun ağırlığına bırakıyordu.

Hislerim, ona güvenmemi teşvik etse de hayatın tecrübeleri tam tersini söylüyordu. İçimde, ona karşı anlam veremediğim bir yakınlık vardı, sanki daha önce tanıyormuşum gibi hissediyordum, ancak hatırladığım kadarıyla daha önce hiç karşılaşmamıştık.

Ağzımı açıp, kasabaya daha önce gelip gelmediğini sormak üzereyken, bir endişe dolu nefes alışını duydum, aniden olduğu yerde hareketlenmişti ve bu ani değişiklik, içimde bir tedirginlik yaratmıştı. Acaba ne oluyordu? huzursuz olduğunu görmemek ya da görmemezlikten gelmek pek mümkün değildi.

"Bir sorunumuz var."

" Ne gibi bir sorun?" diye sordum hızlıca. " Arabayı kenara çek, yakınımızdalar."

Kelimelerini bitirdiğinde, boğazımda bir yumru hissettim ve kuru bir yutkunma geldi. Arabayı ağaçların arasına çekmek için hızımı yavaşlatmaya başladım. Kalbimin ritmi hızlanmıştı, sanki göğsümde bir ağırlık hissediyordum. Ancak şu an paniklemek için zaman yoktu. Sakin kalmalı ve durumu kontrol altına almalıydım.

" Ne kadar yakınlar?" diye sordum, dikkatimi dağıtmak için umutsuzca bir girişimde bulunarak. Ancak içimdeki endişe giderek büyüyordu.

" En fazla yüz metre, yaklaşmaya devam ediyorlar," dedi arabanın kapısını açarak dışarı çıkmadan önce.

Titreyen ellerimle kapıya uzandım, kendimi dışarı atarken. Etrafı daha net görebildiğimde, havanın hâlâ değişmediğini, aksine daha da karanlık bir hale büründüğünü fark ettim. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım, ancak içimdeki endişe azalmanın aksine, giderek artıyordu.

" Umarım rol yapabiliyorsundur," dedi, elindeki kırmızı sıvıyı karşıma geçirirken.

" Niyetim o yönde," dedim, içimden gelen endişeyi bastırmaya çalışarak.

" Seni öldüreceğimi söyleyeceğim," dediğinde, cümlesinin ciddiyetiyle, yüzüme çarpan bir tokat gibi yüzleştim. " Korkudan konuşamıyormuş gibi davranmalısın, ağlamaya çalış, çırpın, elimden kaçmaya dene, ama sakın babamın gözlerine bakma. Yoksa işin biter."

Söylediklerini başımı yukarı aşağı sallayarak onayladım. Gözlerimdeki endişe, onun hareketlerini yakından izlememe engel olamıyordu. Birkaç saniye gözlerime dikkatlice baktıktan sonra elindeki şişenin kapağını açtı.

Önce bir kısmını yere dökerken, geri kalanını ise siyah gömleğinin kollarına ve bedenine boca etti. Bu tuhaf davranışı izlerken, içimde bir endişe büyüyordu. Ne yapıyordu ve neden böyle yapıyordu?

Şişeyi ağaca doğru fırlattığında, cam parçaları havada dans etmeye başladı. Parçalanmanın sesiyle birlikte, içimdeki endişe daha da arttı. Ağzımı açıp ne yaptığını sormaya niyetlendim ancak, dudaklarım birbirine mühürlenmiş gibiydi. Soğuk bir titreme bedenimi sararken, bu olayın arkasındaki gizemi çözme arzusu kalbimde yankılanıyordu.

Gece Yarısı ValsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin