Bölüm - Ⅹ - Küller
Ağır adımlarla merdivenlere doğru ilerlerken, üstümdeki ıslak kıyafetlerin tuhaf bakışları üzerime çektiğini fark ettim. Okul yeni başlamıştı ve yakınlarda suya girme gibi bir neden olmadığı için herkesin gözleri üstümdeydi. Islak kıyafetlerimle dikkat çekmek istemiyordum, ancak ne yazık ki bunu engelleyememiştim. Kısa sürede nasıl bu kadar ıslanmış olduğumu anlamak zordu.
Okyanusa inmiş olduğum gerçeğinin ortaya çıkması halinde, etrafımdaki konuşmaların pek hoş olmayacağını biliyordum. Sadece eteğim ve gömleğim ıslanmıştı, ancak bunun bile yeterince tuhaf olduğunu düşünüyordum. Saçlarım ve bacaklarım kurumuştu, ama nasıl bu kadar çabuk olmuştu, hala anlayabilmiş değildim. Son zamanlarda normal hayatımdaki tuhaflıklar yetmiyormuş gibi, şimdi buraya getirilmiştim ve daha da kötüsü başlamıştı.
Annemi iddia eden bir kadınla karşılaşmıştım ve bana nerede olduğumu bile söylemişti, ancak ona güvenmek istemiyordum. Tanya'nın ve kasabamızdaki yaşlı cadının kullandığı bir kelime de aklımda dönüp duruyordu: Karanlıkyıldız.
Ne anlama geldiğini bilmiyordum, kimin kime bu tür bir isim takabileceğini anlamıyordum. Meçhul, unutulmuş, karanlıkyıldız... Hepsi birbirinden tuhaf isimlerdi ve hiçbiri hoş bir anlam taşımıyordu. Adeta bir şifrelenmiş dili kullanıyorlardı ve bu tür şifreler genellikle tehlikeli şeyler için kullanılırdı.
Ne kadar tehlikeli olabileceğimi bilmiyordum, ama hiçbir şey bilmediğim kesindi. Bir cadı olmak istemiyordum. Tek isteğim evime dönmekti, ancak buradan çıkışımın olmadığını biliyordum. Tahminimce, okuldaki herkes benim bir meçhul olduğumu biliyordu ve beni daha fazla göz önünde tutacaklardı. Kaçmaya çalışsam bile, beni yakalayacaklardı.
Okulun koridorlarında ilerlerken, cadılar ve büyücülerin yanı sıra vampirler ve kurtadamların da bulunduğunu fark ettim. Ancak hiçbiri sıcakkanlı ya da arkadaş canlısı değildi, aksine hepimizden nefret ediyorlarmış gibi bir hava hakimdi. Onların gözlerinden tiksintiyi ve düşmanlığı okuyabiliyordum. Amaçları neydi ve neden bize karşı bu kadar düşmanca davranıyorlardı, anlamak zordu.
Biz de onlara bayılmıyorduk, ama en azından daha nazik ve sıcakkanlı görünüyorduk.
"Ortadan kayboldun," dedi.
Ah, harika, bir de bu eksikti.
"Önemli bir şey değil, sadece dolaşmaya çıkmıştım," dedim, kollarımı göğsümde birleştirerek. "O yüzden mi bütün profesörler bir anda ortadan kayboldu?"
Söylediği son kelimelerle birlikte istem dışı tökezledim. Bütün profesörlerin telaşla ayrılmasının ne anlama geldiğini düşündüm. Bir yere kaçmak gibi bir niyetim yoktu ve kaçsam bile nereye gidebilirdim ki?
"Eğer merak ediyorsan babana sor, benden laf bekleme," dedim, ağırlığımı tek bacağıma verirken başımı hafifçe yana yatırdım.
Kimseye açıklama yapmak zorunda değildim, ve eğer yapmam gerekiyorsa da muhtemelen yapmazdım. İnsanların bana hesap sormasından nefret ediyordum.
"Lesley."
Tekrar ağzımı açıp bir şeyler söylemek üzereyken, duyduğum yabancı sesle duraksadım. Başımı ağır ağır sağa doğru çevirdiğimde, karşımda dikilen soluk tenli birini gördüm ve tek kaşımı kaldırdım. Gerçekten, ne zaman normal bir şekilde nefes alabileceğimi merak ediyordum.
"Kimsin?" diye sordum.
"Lordumuz seni çağırıyor, benimle gel," dedi.
"Genç vampir lordun bir cadı ile ne işi var?" diye sordu Nora ukala bir ses tonuyla, gözlerini karşımızda duran adama doğru kaydırırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Valsi
Novela JuvenilBüyüye ve büyücülüğe inanmayan genç kız Lesley, gerçek kimliğini bulmak ve hayatta kalmak için hiç bilmediği lanetli bir dünyada savaşmak zorunda kalır.