- Ⅴ- Sis

136 15 1
                                    

Bölüm - Ⅴ- Sis

Gözlerimi hayatım boyunca hiç görmediğim kadar büyük bir binanın önünde açmıştım. O an, bu ihtişamlı ve devasa yapının karşısında bulunduğumu hatırlamıyordum. Kasabamdaki üniversitenin en az üç katı genişlikte olduğunu düşündüm. Binanın dış görünüşü bile beni büyülemeye yetiyordu.

Etrafa göz gezdirdiğimde, her detayın özenle işlendiğini görebiliyordum. Bu ürkütücü bina, adeta büyüleyici bir şekilde karşımda duruyordu. Avlu olduğunu tahmin ettiğim geniş alanda, ağaçlar, sarmaşıklar ve siyah güllerle dolu bir manzara vardı. Siyah kapılarla çevrili simsiyah bir yol, binanın girişine kadar uzanıyordu. Binanın duvarları açık griyken, pencereleri, çatıları, kapıları ve diğer detaylar simsiyah bir renge sahipti.

Avlunun ortasına doğru ilerlediğimde, renk zıtlıklarının absürt bir uyum içinde olduğunu fark ettim. Bu mekân, adeta bir sarayı andırıyordu. Ancak, eski zamanlardan kalma kalelere de benziyordu.

Dikkatim tamamen dağılmış bir haldeyken, aniden karşımdan gelen neşeli bir sesle irkildim. Gözlerimi her tür detayına kadar incelediğim kulelerden aşağıya indirdiğimde, siyah kapının içinden çıkan enerjik bir kadını fark ettim. Zarif ve zarafetiyle adeta ortama hakim olan bu kadın, keskin bir kontrast oluşturuyordu.

" Merhaba tatlım, ben Mona," dedi, ses tonu içindeki neşeyle bana hitap ederek, "Neria akademisinin müdür vekili ve profesörüyüm. Seninle akademide olduğun süre boyunca ben ilgileneceğim."

Mona'nın kibar jestleri ve samimi sözleri, onun hoşgörülü biri gibi görünmesini sağlayan bir ambiyans yaratıyordu. Ancak içimdeki kıpırdanmalar, bir şeylerin göründüğü gibi olmadığına işaret ediyordu. Bakışları arasında gizlenen bir derinlik ve belirsizlik vardı, sanki her adımımı dikkatle izliyormuş gibi hissettim. Mona'nın sözlerine rağmen, içimde bir güvensizlik duygusu belirmiş, bu gizemli akademiyle ilgili merakım daha da artmıştı.

Diğer adamlardan farklı olarak, Mona'nın nazikliği beni rahatsız etti. Şu an yaşadığım her şey, normal bir hayat isteğimin ne kadar dışında olduğumu yüzüme vuruyordu. Bu durumun gerçek olmadığını ummak istiyordum, ancak içten içe biliyordum ki gerçekti. Amber'ın ölümü hâlâ canımı yakıyordu ve artık yaşamak için bir sebep bulamıyordum.

Olaylar kontrolden çıkıyor ve tehlikeli bir hâle geliyordu. Kendimi kurtarmak için elimden geleni yapmam gerektiğini biliyordum, ancak artık yaşamanın bile bana ne getireceğinden emin değildim. Amber'ı kaybettikten sonra yaşamak için bir sebep bulamıyordum ve her zaman olduğu gibi yalnız kalıyordum.

Mona'nın zarafeti ve ilgisi, içimdeki karanlık duyguları bastıramıyordu. Onun neşesi, benim içimdeki boşluğa bir ışık gibi sızıyordu, ama ne yazık ki bu ışık, içimdeki karanlığı da aydınlatmıyordu. Gece akademisiyle ilgili giderek artan merakım, tehlikeli bir keşif yolculuğuna doğru beni sürüklüyordu.

Belki de bu gizemli yerde, kaybettiğim sebebi bulabilirdim. Belki de burada, Amber'a olan acımı dindirecek bir cevap bulabilirdim. Ama içimdeki şüpheler, bu umutların ne kadar gerçekçi olduğunu sorguluyordu.

Derin bir nefes alıp etrafıma baktım. Aniden, etrafımdaki insanlar ortadan kaybolmuştu veya ben fazlasıyla dalmış ve zamanı algılayamamıştım.

Gözlerimi etrafta dolaştırdığımda, üç farklı kapının hafif aralık bırakıldığını gördüm. Hepsi simsiyah olsa da, desenlerinin dahi bu mesafeden farklı olduğunu sezebiliyordum. Ne yapmam gerektiği konusunda yine bir çıkmazdaydım. Hiçbir açıklama yapılmadan burada terk edilmiştim ve ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. İçimden hiçbir kapıya yönelmek de gelmiyordu; buradan bir an önce kaçmak istiyordum, ama nasıl kaçacağımı bile bilmiyordum.

Gece Yarısı ValsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin