- ⅩⅩⅦ - Deniz Yıldızı

43 6 0
                                    


Bölüm - ⅩⅩ - Deniz Yıldızı

Şehir, yaklaşık yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından, yavaş yavaş görüş acıma girmeye başladığında heyecanla suyun içinde etrafımda döndüm. Şehrin girişi, denizin derinliklerinden yükselen görkemli mercan kemerlerle çevriliydi. Kemerler, altın ve gümüş tonlarında ışıldayan deniz kabukları ve incilerle süslenmişti. Her bir kemerin üstünde, zarif oymalar ve deniz canlılarına ait motifler vardı. Kemerlerin arasından hızlı bir biçimde geçip giderken, rengarenk deniz yosunları ve canlı mercanlar arasında yol alıyorduk.

Girişin her iki tarafında, suyun üstünde yükselen siren heykelleri bizi karşılıyordu. Bu heykeller, zarif ve kusursuz detaylara sahip olup, denizin melodisi eşliğinde dans eder gibi duruyorlardı. Fazlasıyla yüksekten gelen, saydam güneş ışıkları, heykellerin üzerinde parlayarak şehre girişi adeta bir masalın kapılarına dönüştürüyordu sanki.

Birkaç dakika içinde girişi geçtikten sonra, muhteşem bir meydan sizi karşılamıştı. Meydanın ortasında, suyun üzerinde yükselen dev bir kristal deniz kabuğu çeşmesi, göz alıcı bir şekilde kendisini gösteriyordu. Heykelin etrafında, renkli, parlak çiçekler ve suyun üzerinde dans eden siren figürleri, şehrin zerafetini ve büyüsünü yansıtıyordu.

Çeşmenin etrafında, rengarenk çiçekler ve egzotik deniz bitkileriyle süslenmiş bir bahçe uzanıyordu. Bu bahçe, suyun altındaki dünya ile karadan gelen doğanın mükemmel bir birleşimiydi. Her bir çiçek, canlı ve göz alıcı renkleriyle meydana rengarenk bir atmosfer katarken, egzotik bitkilerin kokusu, nasıl olduğunu anlamasam da, suyun içinde hafifçe dans etti.

Yüksek mercan kemerlerle çevrili olan meydan, şehrin gizemli atmosferini yansıtan bir manzara sunuyordu bana. Gökyüzünden sarkan deniz yıldızı lambaları, meydana yumuşak bir ışık yayarken, suyun altındaki dünya ile mükemmel bir şekilde birleşen büyünün buluştuğu muhteşem bir ortam oluşturuyordu resmen.

Her yer onlarca dükkan ve sirenle doluydu. Gözlerim sonunda onlara ulaştığında, şoktan olduğum yerde donup kaldığımı hissetmiştim. Ancak bizi gören herkes başlarını aşağıya eğmiş, kuyruklarını yukarıya kaldırmışlardı.

Adal'ın yanımda olması sebebiyle bir anda bu kadar dikkat çekmişti. Sonuçta o bu krallığın kralıydı ve herkes tarafından doğal olarak saygı görüyordu. Ancak halkın gösterdiği saygı ve hürmet karşısında, içimdeki şaşkınlık yerini bir mutluluk duygusuna bıraktı.

Hiç kimse bir çıt bile çıkartmıyordu ve belki de bu, onların kültürlerinin bir parçasıydı ve onu bu kadar saygıyla karşılamaları, onlar için bir tür terbiye göstergesiydi. Bu düşüncelerle, şaşkınlığımı ve merakımı bir kenara bırakıp, onlarla tanışmak için Adal ile birlikte ilerlemeye devam ettim.

Sirenlerin arasında yavaş yavaş dolaşırken, etrafa yayılan sessizlik ve sirenlerin tavrı, beklediğime göre çok daha farklı bir hâldeydi. Sanki bu dükkanlar ve sirenlerin arasında bir denge, hatta sürekli olarak devam eden bir saygı atmosferi vardı. Ancak benim şaşkınlığımı fark eden Adal, sakin bir gülümsemeyle yanıma yaklaştı.

"Çok uzun bir süredir insan formunda olan, dışarıdan hiç kimseyi görmediler, şaşkınlıklarını mazur gör," dedi. Bu açıklama, içimdeki şaşkınlığı biraz olsun hafifletti, ancak hala etrafımdaki bu olağanüstü manzaraya alışmak biraz zaman alacaktı.

"Kralım," dedi heyecanlı bir ses, hızla önümüze doğru yüzüp, duraksayarak başını eğerken. "Umarım buraya yazgısız bir sebep yüzünden gelmediniz."

Karşımızdaki genç adamın, hafif telaşlı bir hâli vardı ki tahminimce bu, tamamen Adal'dan kaynaklı bir şeydi. Onun heyecanlı ses tonundan ve telaşlı hareketlerinden, buraya gelişimizin önceden planlanmadığı rahatlıkla anlaşılıyor olmalıydı. Düşüncelerim yine karmakarışık bir hâle gelmeye başlarken, etrafımızdakilerin endişesini ve yüksek ihtimal bana karşı olan on yargılarını az da olsa gidermek için sakin bir şekilde tebessüm ettim. Şu anda tehtit olarak algılanmak, kesinlikle en son isteyeceğim şey bile değildi.

Gece Yarısı ValsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin