Bölüm - ⅩⅣ - Hayali Gerçeklik
Göz hapsinde geçirdiğim iki uzun haftadan sonra, derslere ve ortama az da olsa alışmaya başlamıştım. Her ne kadar her şey hâlâ fazlasıyla karışık olsa da bazı şeyleri kavrayabildiğim için mutlu sayılırdım. Ancak hâlâ içinde uyumak zorunda kaldığım yatağa alışamamıştım; bu uyku düzenimin bozulması beni hiç iyi etkilemiyordu.
Üstelik Tanya'yı hiç görmemiş ya da herhangi bir haber alamamıştım, bu da canımı sıkıyordu. Belki muhafızlar tarafından öldürülmüş bile olabilirdi, ki bu elimdeki tek bilgiyi kaybetmek demekti. Onu ağaçlıkta aramayı düşünmüştüm, ancak balo gecesi karşılaştığım o adamın tekrar karşıma çıkma ihtimali beni bu düşünceden vazgeçirmişti.
Hiçbir öğrencinin ilk haftalarda yapamadığı büyüleri başarıyla gerçekleştirmiştim, ama bunların kendimi korumaya yetmeyeceğini biliyordum. Bazı zamanlar güçlerimi istesem de kullanamıyordum, profesörler buna henüz çoğu şeyi kabullenememin sebep olduğuna inandırmaya çalışıyorlardı, ancak bana doğruyu söylemediklerini biliyordum.
Sanki bir şey güçlerimi kısıtlamaya çalışıyor gibi hissediyordum. Ara sıra içime yoğun bir karanlık düşüyordu, soğuk terler içinde, nefes nefese bir şekilde uyanıyordum. Hızlıca ayaklanıp aynanın karşısına geçtiğimde, açık yeşil olan gözlerimin simsiyah olduğunu görüyordum ve bu beni epey ürkütüyordu. Ancak kimseye söylemeyi aklımın ucundan dahi geçiremiyordum. Bu akademideki herkesin düşmanım olabileceğini tahmin edebiliyordum ve bu yüzden Nora hariç herkesten uzak durmaya çalışıyordum.
Yani, Nora ile arama mesafe koymaya çalışıyordum ancak inatçılığı yüzünden amacıma ulaşamıyordum. Bir şekilde yanımda bulunmayı başarıyordu ve bende her ne kadar kabul etmek istemesem de bundan rahatsız olmuyordum. Kendi kendime kalmayı istediğim kadar kalabalık ortamlara girmeyi de istiyordum.
Çünkü yalnız olduğumda sürekli birileri beni izliyormuş gibi hissediyordum, ve bu hislerimde yanılmadığıma da emindim. Bahçede dolanırken çoğu zaman profesörlerin gözlerinin üstümde olduğunu biliyordum, ki burada yaşadığım baskı dünyadakilere göre çok daha hafif geliyordu. Bu dünyada bakışlar bile büyünün etkisiyle birlikte dayanılmaz bir rahatsızlık ve huzursuzluk hissi veriyordu, bu his defalarca kez onlardan kaçmama neden olmuştu.
"Lesley."
Hemen yanımda duyduğum katı ses tonuyla başımı hafifçe yukarıya doğru kaldırdım ve profesör Kylian'ın sıramın başında dikildiğini gördüm.
"Bir sorun mu var profesör?" diye sordum, başımı hafifçe kaldırıp yalancı bir şekilde gülümserken. İkimiz hâlâ iyi anlaşamıyorduk, anlaşabilmemiz de pek mümkün değildi.
"Derse olan odağını kırma."
Yalancı gülümsememi büyüttüm ve başımı salladım. Her ne kadar dersi dinliyormuş gibi gözüksem de aslıda umrumda dahi değildi. Soluk bir nefes alırken, sol dirseğimi önümdeki sıraya koyup çenemi yumruk yaparak dayadım. Uykusuzluk ve yorgunluk bedenimi sarmıştı. Geldiğim günden beri bacaklarımdaki gücün yavaş yavaş azaldığını ve büyünün bedenimi ele geçirmeye başladığını hissediyordum.
Yakın zamanda akademiden ayrılıp gerçek cadılar krallığı olan Lovan'a gidecektim. Ancak orada karşıma ne çıkacağını, neden bana özel bir eğitim vermek için krallıklara çağrıldığımı kestiremiyordum. Akademi sınırlarından çıktıktan sonra asla güvende olamayacağımı biliyordum. Oradaki herkes benim için birer tehditti. Bir kişiye bile güvenme hatası yapma şansım yoktu. Üstelik öğrenecekleri büyülerle hangi kapasitede olduğumu göreceklerdi ve bu benim için daha büyük bir tehlike olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Valsi
Fiksi RemajaBüyüye ve büyücülüğe inanmayan genç kız Lesley, gerçek kimliğini bulmak ve hayatta kalmak için hiç bilmediği lanetli bir dünyada savaşmak zorunda kalır.