- ⅩⅬⅠⅠ - Kraliçem
Aradan geçen, sıkıcı bir yarım saatin ardından, Adal’ın toplantı yaptığı odada oturmaya başlamıştım. Oda, krallığın tüm ciddiyetini ve ihtişamını yansıtan ayrıntılarla doluydu, ki bu da dakikalardır içeriyi incelemekten kendimi alamıyor olmam anlamına geliyordu.
Büyük pencerelerden sızan gün ışığı, altın varaklı duvar süslemeleriyle dans ediyor, antik goblenlerin üzerinde kırılgan bir parıltı oluşturuyordu. Yüksek tavanın altında asılı duran kristal avize, her bir kristal parçası ile ince işçiliğin muhteşem bir örneği olarak göz kamaştırıyordu.
Odanın dört bir yanını çevreleyen devasa kitap rafları, bilginin ve tarihin katmanlarını gözler önüne seriyordu; her bir kitap, asırlardır süregelen bilgi hazinesinin bir parçasıydı.
Koyu maun ahşaptan yapılmış büyük toplantı masası, üzerinde duran haritalar ve belgelerle doluydu; bu belgeler krallığın stratejik planlarını ve sırlarını saklıyordu. Masanın hemen yanında, şık oymalarla süslenmiş deri koltuklar, geçmişin otoritesini ve bugünün kararlılığını yansıtıyordu.
Odadaki her bir detay, krallığın ihtişamını ve gücünü anlatıyordu, ve ben bu ihtişamın gölgesinde dakikalarca oturmuş, büyülenmişçesine etrafı izliyordum.
Gözlerim bir anlığına masanın üzerinde duran eski haritalar takıldı, yüzyıllar boyunca fethedilmiş toprakların ve kazanılan zaferlerin sessiz tanıkları gibilerdi; her kıvrım ve çizgi, bir strateji ustasının özenle planladığı seferlerin izlerini taşıyordu.
Odadaki her bir köşeye yerleştirilmiş antika süs eşyaları, zamana meydan okurcasına hala göz alıcıydı; heykelcikler, seramik vazolar ve altın varaklı çerçeveler, geçmişin ihtişamını ve bu alanın değerinin ne kadar yüksek olduğunu fazlasıyla net bir biçimde yansıtıyordu.
Adal, krallığın meseleleri adına görüşmek için eşyaları ve parşömenleri titizlikle ayarlamakla meşgulken, ben de odanın bir köşesinde oturmuş, dikkatle olup biteni gözlemlemeye çalışıyordum. Gözlerim, Adal’ın her bir hareketini yakalamaya çalışırken, odaya yayılan sessizlikte her bir kağıdın hışırtısı kulaklarıma derin bir yankı olarak ulaşıyordu.
Adal, krallığın karmaşık ve ağır meselelerini çözmek için büyük bir özenle eski haritaları ve mühürlü belgeleri düzenlerken, yüzündeki ciddi ifade, sorumluluğun ve yükümlülüğün ağırlığını açık ve net bir biçimde yansıtıyordu.
Odanın köşesinde, antik bir koltuğun üstünde otururken, gözlerimi etrafta dolaştırıp her bir ayrıntıyı hafızama kazımaya çalışıyordum. Pencerelerden içeri süzülen hafif rüzgar, duvardaki ağır perdeleri hafifçe dalgalandırırken, oda, tarihi bir sessizliğe bürünmüş gibiydi. Bu sessizliğin içinde, Adal’ın yoğunlaşmış hali, odanın ağır atmosferine daha da derinlik katıyordu.
Tabii, bir tarafım sürekli olarak içten içe bana söylemeyi ihmal etmiyordu. Henüz bir ay önce işimden evime, evimden işime sarmalında dönüp duruyordum. Ve açıkçası, şimdi bulunduğum duruma göre o halimden fazlasıyla memnundum.
Ancak şimdi baktığımda her şey, altından kalkabileceğimden çok daha fazla ağır ve daha önce görmediğim türden bir kör düğüm kadar karışıktı. Kendimi bu yeni dünyanın karmaşası içinde, tanımadığım bir labirentin ortasında gibi hissediyordum. Günlük yaşamın sıradanlığına dönmek bile şu anki kaosun içinde bana kesinlikle sıkıcı da olsa bir tür huzur vadediyordu.
Bu yeni gerçeklik, bana istemediğim sorumlulukları omuzlarıma yüklerken, geri dönme şansımın olmadığını her geçen gün daha da belirgin hale getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Valsi
Подростковая литератураBüyüye ve büyücülüğe inanmayan genç kız Lesley, gerçek kimliğini bulmak ve hayatta kalmak için hiç bilmediği lanetli bir dünyada savaşmak zorunda kalır.