- ⅩⅩⅩⅦ - Derinliğin Kaybı

30 4 0
                                    

- ⅩⅩⅩⅦ - Derinliğin Kaybı

Saçlarımın yavaş yavaş okşandığını hissederek, rüyanın tatlı sislerinden çıkmaya başladım. Göz kapaklarım ağır bir perde gibi aralanırken, hafifçe bulanıklaşan dünyada ilk gördüğüm şey, sabah ışıklarının altında parlayan Adal'ın pürüzsüz vücudu oldu. Hafifçe gülümseyen yüzü, yatak odasının sessizliğinde yankılanan kıkırdama sesiyle bütünleşiyordu.

Adal'ın parmakları saçlarımın arasında nazikçe dolaşıyor, her dokunuşu ruhuma sıcak bir esinti gibi işliyordu. Bu anın huzuru ve sıcaklığı içimi saten bir kumaş gibi sarmıştı, adeta zaman duraksamış ve dünya sadece ikimiz için var olmuştu.

Başımı yavaşça kaldırdığımda, aynı bir heykel gibi görünen kralın bakışlarıyla karşılaşmak, kalbimin her atışında yankılanan bir melodinin ritmine kapılmak gibiydi. Saçları gecenin etkisi ile dağılmış, tamamen gözlerinin önüne düşmüştü. O an, dünyada başka hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi hissetmekten kendimi alamamıştım.

Yumuşak ve yeni uyandığını belli eder bir ses tonuyla, "Günaydın güzel soytarım," diye mırıldandı. Sesi, sabahın ilk ışıkları kadar taze ve hayat doluydu. Kelimelerine karşı hafifçe gülümserken, biraz daha ona doğru yanaştım ve çene çizgisine narin bir öpücük bıraktım.

Adal'ın dudaklarında beliren memnuniyet ifadesi, içimi sıcacık bir mutlulukla doldurdu. Her ne kadar yaşadığım bu an, mutlu hissetmeme neden olsa da, içten içe bir hata yapıp yapmadığımı düşünmeden edemiyordum. 

İçimdeki bu karmaşık duygularla başa çıkmak, adeta bir labirentin içinde kaybolmak gibiydi. Yine de, Adal'ın yanımda olması ve onun samimi gülümsemesi, bu düşüncelerin arasında bile bir ışık huzmesi gibi parlıyordu.

Yaşadığım ve hissettiğim onca şeyden sonra, yalnızca birkaç gün önce sonunda yüzünü gördüğüm bir adamla aynı yatakta yatıyordum. İçimdeki bu anlamsız düşünceler, kalbimde bir düğüm gibi sıkışıp kalmıştı. 

Her bir nefesimde, geçmişin hayaletleriyle yüzleşmek zorunda kaldığımı hissediyordum. Bu anın getirdiği karmaşıklık, adeta beni yutup içine çekiyordu.

Her şey o kadar hızlı gelişti ki, diye düşündüm. Bir yandan onunla geçirdiğim her anın tadını çıkarıyor, diğer yandan ise doğru olanı yapıp yapmadığımı sorguluyordum.

Dirseğimi kullanarak olduğum yerde diklenmeyi başardığımda, kaslarımda hafif bir gerilme hissettim. Başımı geriye doğru atarak, huzurla ve keyifle gerildim. 

Adal'ın ellerini tekrar yaramın hemen altında hissettiğimde, onun da benimle birlikte diklendiğini gördüm. Bu dokunuş, sanki hayatın karmaşasından bir anlık kaçış gibiydi.

Adal'ın gözlerindeki sıcaklık ve gülümsemesindeki rahatlık, içimdeki tereddütleri bir nebze yatıştırdı. "Ne zamandır beni izliyorsun?" diye sordum, merakıma yenik düşerek. Sözlerim, aramızdaki sessizliği bozmuştu.

Adal, hafifçe kıkırdayarak, "İşlerimi bitirdiğimden beri yanındayım, güzel soytarım," dedi. Yüzündeki şakacı pırıltı, yüzündeki gülümsemeyle bütünleşiyordu. Gözlerimi kısarak, yüzümde bir tebessümle ona baktım. "Beni izlerken ne düşündün?" diye sordum, içimdeki merak daha da derinleşmişti.

Gözlerindeki sevimli şakacılık, yüzündeki gülümsemeyle bütünleşiyordu. "Sonunda yanıma almayı başardığım bu güzel meleğin, ne kadar huzurlu olduğunu düşündüm."

Söylediği sözler kalbimde yankılanarak, mükemmel bir senfoni oluşturmuştu sanki. Ancak bir kelimesi istem dışı kaşlarımı çatmama ve tekrardan, sorgulama isteğimin ortaya çıkmasına neden olmuştu. "Sonunda almayı başardığım" ifadesi, zihnimde yankılanarak, içimde beliren şüpheleri alevlendirdi. Bu tek bir kelime, tüm tabloyu değiştirmiş gibi görünüyordu.

Gece Yarısı ValsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin