2. BÖLÜM

21.3K 829 228
                                    

Gözlerimi suyla açtığımda çığlık attım. Kafayı yememe ramak kalmıştı şu evde benim. Her sabah ne yapıyor ediyor, beni sinirden köpürtecek şeyleri yapmayı beceriyordu. Ben de her seferinde ona istediğini veriyor, adeta bir manyağa dönüşüyordum.

"Senin belanı... Def ol git, yoksa gerçekten parçalayacağım o suratını." Kendime gelmeye çalışırken iflah olmaz bir şekilde anırıyordu resmen. Yatağımın yanındaki terliği alıp kafasına nişan aldım.

O kumral, çok beğendiği ve özenerek yaptığı saçlarına denk gelen terliğim ve ben bir miktar rahatlamıştık sonuç olarak. Tam kafasından vurmuştum çünkü.

"Bildiklerimi unuttum,"dedi Çağlar terliğin etkisiyle yalpalarken. Başımı iki yana sallayıp güldüm. Bildiği bir şey var mıydı ki?

"Ne biliyordun sanki? Çık odamdan. Okula geç kalacağız." Kendine gelip odadan yine kendine has bir şekilde çıktı ve Allah'tan sabır dilememi sağladı.

Yataktan sürünerek kalkıp odamdaki minik lavaboda yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda biraz çökmüş olduğumu fark ettim. Göz altlarım morarmıştı ve aşırı zayıflamıştım.

Mavi gözlerim dış görünümüme göre çok daha canlı görünüyordu ama. Ruhum neşeliydi çünkü. Bedenim kötü durumda gözüküyordu ama bu benim hiç umrumda değildi.

Kalçama kadar uzanan saçlarıma ters bir bakış attım. Bu kadar uzun olması artık hoşuma gitmiyordu. Ne zamandır dikkat etmemiştim. Bu kadar uzadığını yeni fark ediyordum. Bir an önce İrem'in şu meşhur kuaförlerinden birine gidip kestirmeliydim.

Yüzümü kapatmakla uğraşmayıp banyodan çıktım ve giyindim hemen. Ben de çoğu kız gibi eser miktarda makyaj yapmayı seviyordum ama bunu okulda yapmayı tercih edenlerden değildim. Genelde yüzüm morardığında makyaj yapmak zorunda kalırdım. Bu da fark edilmezdi.

Uyku düzenim çok berbat olduğu zamanlarda yüzde yüz hasta olurdum ve çökerdim. Çok zayıf olduğumdan dolayı bünyem böyle şeyleri kaldırmıyordu. Gerektiğinden fazla zayıftım ve bu kötü etkiliyordu bazen hayatımı.

Daha az önce sinir olduğum saçlarımı düzleştirdim -sanki düz değillermiş gibi- ve aşağıya indim. Kahvaltıyı çoktan hazırlamış olan Hatice teyzeme bir öpücük verip çayları doldurdum. Artık iyice yaşlanmıştı ve biz de yeterince büyümüştük. Artık bazı şeyleri bize bırakmalıydı. Ben zaten çoğu yemeği yapmayı biliyordum ve kendi başıma bakabilirdim. Tamam, bu onun işi olabilirdi ama bu artık iş olmaktan çıkmıştı ailemiz için. O yıllardır ailemizin bir parçasıydı.

Beni o büyüttü.

"Günaydın teyzem, bu sabah neşeli gördüm seni,"dedim yemeklere saldırdığım sırada. Çağlar ortalıkta yoktu.

Gülümseyerek yanıtladı beni. "Öyleyim, bugün ablama gideceğim. İzine çıkıyorum, biliyorsun." Omuzlarım düştü. Evet, bir aylığına izine çıkıyordu ve bu beni hayli üzüyordu. Akşamları birlikte çay keyfi yapar ve dedikodunun dibini bulurduk. Çağlar, ben ve Hatice teyze manyak bir üçlüydük. Bizimkiler bize geldiği zaman bile benle değil onunla muhabbet ediyorlardı. Bu komik olsa da çok güzeldi.

Normal normal kahvaltımızı ederken bir anda Çağlar belirdi ve kahvaltı anormalleşti. Tamam, ben de anormal olabilirdim ama konu bu değildi...

"Menemen var ve beni çağırmıyorsunuz." Sofraya dalıp öküz gibi yemeye başladığında gözlerimi devirdim. Çağlar ve yemek bir bütündü. Kendisini bildim bileli yemeklerle haşır neşirdi ama asla kilo almıyordu. Bu da tiroitlerinde olan bir sıkıntıdan kaynaklanıyordu elbette. Çocukken az doktora götürmemiştik onu.

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin